Katliamları ile II. Cengiz de denen Cengiz’in torunu Hülâgû, İslam aleminin son kısımlarını da ele geçirmek için Karakurum’dan yola çıktı.
Dedesinden farklı olarak Türkistan ve İran bürokrasisinin Müslüman bakiyelerini de emrine almıştı. Yenenler ve yenilenler aynı safta onun emrinde yol alıyordu.
Türkistan bakiyeleri ona asker olmuşken İran bakiyeleri de onun diplomasisini yürütüyor ve propagandasını yönetiyorlardı.
Hedefi önce Bağdat, ardından Müslümanların mukaddes şehirleri Mekke, Medine ve Kudüs’e hükmeden Eyyûbî Devleti’ydi. Bağdat’ta halifelik, Şam ve Mısır’da sultanlık son bulacak, İslam alemi tarihe karışacaktı.
Yolu üzerinde Alamut Kalesi’ni aldı, namlı Haşhâşîleri kılıçtan geçirdi, özgüveni arttı. Öncü orduları Anadolu’yu da istila etmişlerdi. Selçuklu bakiyeleri de kerhen yanında sayılırdı.
Bağdat’ı içerideki işbirlikçilerin yardımıyla ele geçirip yerle yeksan etti; böylece Eyyûbîlere komşu oldu.
Eyyûbîlerde kartalın iki kanadı Şam ve Mısır ayrışmış, birbiriyle uğraşıyordu. Madde ve mana bölünmüş; ordu Mısır’da, saygınlık Şam’da kalmıştı. Meyyâfârîkîn (Silvan) ise Şam’a bağlı olmakla beraber kendi başına bir hükümdarlıktı.
Hülâgû’ya gelinceye kadar Moğollar istilada ustalaşmış, onlarda katliam ve propaganda bütünleşmişti. Katliamlar beşeri tir tir titretirken propaganda, Moğolları neredeyse Allah’ın gazap melekleri gibi tanıtıyordu: Yenilmeleri mümkün değildi. Bir yere geldiler miydi, kimi öldürüp kimi sağ bırakacakları, haşa onlara kalmıştı! Direnen aklını yitirmişti, zira direniş beyhudeydi!
Hülâgû, orduları üzerinden Meyyâfârîkîn’i almak isterken şehrin genç Eyyûbî hükümdarı Melikü’l-Kâmil direndi. Bir yıllık direniş, Musul’un yaşlı Müslüman (!) hükümdarının yardımıyla ve bütün Meyyâfârîkîn halkının kılıçtan geçirilmesiyle ancak kırılabildi.
Hülâgû geç de olsa oğlu üzerinde elde ettiği bu zaferi Eyyûbî Devleti’ni ele geçirmek için avantaj sandı.
Zaten önünde bir engel de yoktu. Halep’te ordusunun önüne Selâhaddin’in hayatta kalan son oğlu Turan Şah çıkmış, o da kısa sürede esir alınmış ve vefat etmişti.
Dımaşk (Şam) teslim olmuş, Mısır’ın baskısı altında olan Şam Eyyûbî hükümdarı Filistin civarındaydı ve bürokrasisi ısrarla onu teslim olmaya ikna etmek için oyunlar çeviriyordu.
Anadolu Selçuklularının ortadan kalkmasıyla iyice palazlanan Çukurova Ermenileri Hülâgû’ya ulaşmış, onu Kudüs’ün kendilerine teslim edilmesine ikna etmişlerdi. Hülâgû’nun eski üvey annesi ve Moğolların ahlaksızlığında karısı Orokina da Hıristiyandı; bugünkü israil konumundaki Ermenileri destekliyor, Ermeniler, Kudüs hayalleriyle yaşıyordu.
Mısır’da Aziz Louis’i yenen, alim hükümdar Muazzam Turan Şah askeri bir darbeyle katledilmiş, Eyyûbîlerden adı bile bilinmeyen bir çocuk sultan yapılmıştı. İktidar el değiştirmiş, Melikü’s-Sâlih Necmeddin Eyyûb’un irsi mirasçılarından manevi mirasçılarına geçmişti ve Mısırlılar, bunu henüz kabullenmiş değillerdi.
Melikü’s-Sâlih, Memlûkları köle pazarlarından çocuk olarak almış, öz evlatları gibi, kimi zaman bizzat köşkünde ve her birini bir sultan gibi büyütmüştü. Lâkin muktedir hükümdarın ani ölümüyle ortalıkta pek çok sultan adayı kalmıştı. Dolayısıyla Mısır’ın işi hiç de iyi sayılmazdı.
Bütün koşullar Hülâgû’dan yanaydı. Matematiğe/rasyonel akla bakılırsa Moğolların galibiyeti için hiçbir engel yoktu.
Hülâgû, kolaylıkla ele geçirdiği Şam’ı daha da ürkütmek için Meyyâfârîkîn hükümdarı Melikü’l-Kâmil’i bir ay boyunca her gün bedeninden bir parça koparıp ağzına koymak şeklinde hunharca öldürdü. Ardından şehid kafasını Şam’da şehir şehir gezdirdi ve nihayetinde Hz. Hüseyin’in kafasının teşhir edildiği Dımaşk’ta teşhir etti.
Ama teşhir, ters tepti. Müslümanlar o mübarek kafayı gördükçe bilendiler ve onun gibi şehid olma pahasına direnme kararlılığı edindiler.
İlâhi yardım işte bu sırada Müslümanlara ulaştı. Moğollar ihtilafa düştüler. Hülâgû geri döndü, muazzam ordusu ise 3 Eylül 1260’ta Gazze’ye birkaç km mesafedeki Aynicâlût’ta darmadağın oldu. Moğol ordusu toparlanacak gibi oldu ama bu kez Humus önlerinde üstelik bir kısmı sivillerden oluşan bir birlikçe imha edildi.
Ermenilerin hayalleri suya düştü, Hülâgû kahroldu, Moğol ilerlemesi durdu ve ayrıntıları yakında yayımlanmasını ümit ettiğim “Moğollar’a Karşı Müslüman Mücadelesi” kitabımda anlatıldığı üzere, dünya tarihi değişti.
Ve bugün II. Dünya Savaşı’nın kazananları ve kaybedenleri (Almanya, İtalya, Japonya) hep birlikte israil’in yanındalar. Dünyanın süper güçleri, yıllardır abluka altında olan Gazze için toplanmışlar.
Madde bütün sebeplerle israil’den yana… Ama israil, Hülâgû olsa ne çıkar? Gazze ister Meyyâfârîkin gibi yerle bir edilsin ister Humus’ta olduğu gibi zafer kazansın. Aksa Tufanı, dünya tarihini değiştirdi. Bundan sonra bu bölgedeki bütün gelişmelerde bu tufan anılacak ve bölgede emperyalistler asla eski günlerini yaşamayacaklar!