Solcu Kemalist siyasetçilerin dilinden, İslam karşıtı sözler bir dizi hâlinde duyuluyor. Günlük programlarında İslam’ın simgelerine saygı duymadıklarına dair tutumlar neredeyse günaşırı izleniyor.

O sözler, medyada “gaf” diye haber yapılarak “dil sürçmesi” mahiyetinde işleniyor. Tutumlar ise dikkatsizlikle ilişkilendiriliyor. Basit bir özürle geçiştiriliyor.

Hakikatte öyle midir? Örneğin aynı gafları, dindar bir siyasetçi de yapar mı, dindar bir siyasetçi aynı tutumlarda bulunur mu?

Meselenin diğer yanına bakalım: Solcu Kemalist siyasetçilerin aynı gafları Kemalizm ile ilgili yaptıkları görülmüş müdür? Kemalizmin simgelerine saygısızlık anlamına gelebilecek dikkatsizlik ürünü bir tutumları var mıdır?

Hayır.

Dil sürçmesi ya da mukaddes bir simgeyi bir an için fark etmemek herkesin yaşayabileceği kazalardır. Ama bu kazaların peş peşe tekrarlanması kaza gibi görünse de en masum hâliyle şuur altının dışa vurumudur.

Dışa vurum, kişinin iç dünyasında bastırdığı bir durumu, gaflet anlarında, acele, panik gibi sebeplerle farkında olmadan ifşa etmesidir.   

Solcu Kemalist siyasetçilerin İslam karşıtlığı ile ilgili geçmişte açıkça ifade ettikleri hisleri sosyal duyarlılığın artmasıyla, bugün iç dünyalarında bastırdıkları malumdur.

Kadim açık tutumlarını terk etmeleri ise onların halkın gücünü dikkate aldıklarına işaret olduğu için kıymetli görülebilir. Lâkin mesele, sadece şuur altının dışa vurumu olarak görülse fazlasıyla kusurlu değerlendirilmiş olur.

Dünya siyasetinde İslam karşıtlığı, devam eden bir vakadır. Bununla birlikte uluslararası güçlerin Türkiye’nin iç siyaseti üzerindeki kadim etkilerini devam ettirmek istedikleri de göz önünde bir gerçektir.

Bu mahiyette ulusalararası güçler, Türkiye’nin kalkınma hamleleri ve onun arka planında yer alan İslâmî uyanıştan rahatsızlar.  

Elbette durumun farkında olan Solcu Kemalist siyasetçiler, zaman zaman uluslararası güçlerden medet umduklarına dair mesajlar verirler. Kalkınma hamlelerini açıktan eleştirerek uluslararası güçlerin dilediği yönde bir siyaset sınırı içinde kalacaklarını ifade ederler. Ama seçmen tercihinde sorunlara yol açacağından İslam karşıtlığı ile ilgili açıktan beyanlarda bulunmaktan kaçınırlar. O yöndeki beyanlarını özenle bastırırlar.

Onların bu yanını ülke dışında lobi çalışması yapanlar ifade ediyorlar. ABD’de yerleşik muhalefet lobisi, Türkiye’deki İslâmî gelişmeleri hiç sakınmadan bir tehdit gibi sunuyor. ABD’nin İslam’ı terörle özdeşleştiren siyasetinin buna müsamaha göstermemesi gerektiğini açıktan ifade ediyor. ABD’yi muhalefete destek olmaya çağırıyor.

Uluslararası siyasetin planlayıcıları elbette şuur altında yatanın dışa vurumunu biliyor. Bunun ne zaman kasıtlı bir mesaja dönüştüğünün de farkındalar.

Ülke içinde dil sürçmesi veya dikkatsizlik diye geçiştirilen hâller, hakikatte uluslararası güçlere yönelik mesajlar niteliğindedir.

Solcu Kemalist muhalefet, dil sürçmesi ve dikkatsizlikleri iç siyaset açısından talihsizlik diye değerlendirse de dışarıya karşı bunları işini kolaylaştıran, lobi çalışmalarına destek veren güçlü mesajlar olarak görüyor olmalı. Bundan dolayı adeta gaf dizisinin önünü açıyor, dikkatsizlikleri güncel vaka hâline getiriyor. Benim iç dünyamda dine saygının yeri yok, diye peş peşe teyitte bulunuyor.

Öte yandan bu sözde gaflar ve dikkatsizlikler, onların siyaseti bir eğlence gibi izlese de siyasi söylemden etkilenen seçmen kitlelerine ulaşmasını sağlıyor.  

Dolayısıyla Solcu Kemalist siyasetçiler, İslâmî değer ve simgeleri kasıtla siyasete alet ediyor. Bunlar kendi ifadeleriyle, bilerek “dini siyasete alet ediyorlar.”

Solcu Kemalist siyasetin peşine takılan simalar bunun farkında değiller mi?

Hırs, gözleri kör, vicdanları harap etmiş.