Propaganda, bir öz hakkında onun gerçekliğini aşacak abartılı söylemdir. Lâkin özü abartmak, propagandanın en basit biçimidir. Çok az propaganda, sadece abartmakla kalmıştır.

Propaganda; yalandır, iftiradır, hiledir, tuzaktır, aldatmaktır …

Bu çağa bir isim verilecekse bu çağ makro ölçüde, bütün insanlığı kapsayacak manada ne bilim çağı ne akıl çağı ne uzay çağıdır. Çağ, tamı tamına propaganda çağıdır. Propaganda, çağın kimliğidir ve en etkili silahıdır.

Propaganda, gerçekliğe dair ama ondan farklı olmakla daha ilk noktadan tutarsızdır. Ne var ki propagandanın etkili olmasını engelleyecek bu zafiyet, pek çok yardımcı unsurla giderilmektedir.

Bu unsurların en etkilisi ise propagandanın muhatabının düşünmesini engelleyecek bir yoğunluğa ulaşmasıdır.

Ok yağmurunun ya da otomatik tüfeklerin kurşun yağmurunun altında kalan insan, can havliyle sağa sola nasıl savruluyor ve kimi zaman canını kurtarma umuduyla kendisini uçurumdan aşağı atması hedefleniyorsa…. Propagandanın yoğunluğundan beklenen etki de odur.  

Ne yazık ki Müslümanlar, çağın propagandası karşısında kimi zaman o vaziyete düşmekte ve soğukkanlılıkla düşünüp karşı atağa geçememektedirler.

Bir an için heyecanımızı kaybetmeden ama ürküntü ve dehşet duygularının aklî melekelerimize verdiği zararı atlatacak bir soğukkanlılıkla düşünüp Batı propagandasının tutarlılığını tahlil edelim: 

1-Eski Yunan metinleri, İslam’dan bin yıl önce yazılıp defalarca yasaklanmış, imha edilmiş “nihayetinde güvenilirliği sorgulanabilecekken Müslüman düşünürlerin maharetiyle insanlığa yeniden kazandırılmıştır. Batı ve Batıcılar, bu serüveni atlatmış o metinleri “sahih, muteber” kabul ederken İslam’ın harf harf sahihliği sorgulanarak rivayet edilip yazılan metinlerinin gerçekliğini sorgulamamızı istiyorlar.

2-Sosyal ve siyasal bir meseleyi anlatmaya başlar başlamaz, Eski Yunan, Roma, Erken Hıristiyanlık Devri, Aydınlanma demeden iki cümle kuramayan Batı ve Batıcılar, biz henüz Asr-ı Saadet demeden “Yine mi Asr-ı Saadet, o çok gerilerde kalmadı mı?” diyorlar.

3-Aydınlanma ve modern çağ düşünürlerini pagan toplumlarda çocukların ikonlara tapmaya alıştırılma aşamaları gibi henüz ana sınıfında çocuklara öğretmeye çalışıyorlar. Çocukları her gün onların resim ve heykellerinin karşısında baş eğme ritüeline tutturuyorlar. Onlara ait söz bulmadıklarında uydurarak hayatın bütün aşamalarını onların sözde vecizeleri üzerinde anlatıyorlar. Tazelik hissi üretiyorlar.

Ama Müslümanlar, bir hadis-i şerifi okuduğunda “Hadisi geçelim!” diyorlar. Ashabı anlatmaya başlar başlamaz “Yine Musablardan mı söz edeceksiniz?” diye peşinen hücuma geçiyorlar. Bir bıkkınlık psikolojisi oluşturuyorlar.

Propaganda öyle yoğun ki yılların vaizlerini Montaigne ve Bacon’dan vecize uydurmak durumunda bırakabiliyor.

4-Partileri yüz yaşını aşmış, dönüp dolaşıp yenileyerek yeniden toplumun önüne koyuyorlar. Ama daha dün kendilerine muhalif kurulmuş siyasi partiler söz konusu olunca o parti de eskidi, bıktırdı, toplum yenilik istiyor, diyorlar.

5-Gün boyu çocuklara efsanelerin satır aralarına sindirilmiş zihniyetlerini dikte edecek korkunç çizgi filmler ya da sinema filmleri izletiyorlar. Öyle ki çocuklar seyrederken tir tir titriyorlar.

Ama, aman ha, çocuklara İslam’ın savaşlarını anlatmayın, onların psikolojisi bozulur, diyorlar.

6-Başarılı her sıradan generalin hayatında olduğu gibi birkaç savaş kazanmış ve buna karşı savaş sonrasında devletlerin bütün nimetlerini boğazından indirmiş simaları; “ulu, yüce” diyerek tanrılaştırma boyutunda tazim ediyorlar. Ama dünyayı fethedip esenliğe kavuşturmasına rağmen dünya nimetlerine elini dahi uzatmamış İslam kahramanlarının hayırla anılmasını yadırgıyorlar.

7-Çocukları bir yana gençlerinin İslam’la ilgili tek söz işitmemeleri için bütün önlemleri alıyorlar, onların ideolojilerini sorgulayan en basit bir söyleme iftiralarla dolu şikâyet dilekçeleriyle karşılık veriyorlar, çocuk ve gençlere olmadık baskılar yapıyorlar, onları aç bırakmakla tehdit ediyorlar. Ama Müslümanları, çocuklarını özgür bırakmamakla itham ediyorlar.

Devamını lütfen siz getirin… Sayfalar değil, kitaplar dolup taşacaktır.

Bu tutarsızlık hatta densizliğe rağmen toplumun propagandaya inanması karşısında bilenler, hâlâ çıldırmıyorsa mü’minlerin duası ve Allah’ın yardımı sayesindedir.