Kapitalizm, sadece, varlıklının gittikçe kazandığı, yoksulun ise hep yerinde saydığı bir sistem değildir.

Kapitalizm, yoksulun yaşamını sadece yokluktan dolayı daraltan bir sistem de değildir.

Kapitalizm, yoksulu bazı temel haklardan da yoksun bırakan bir sistemdir. Ayrılıkçıdır, acımasızdır ve gayri insanîdir.

Ekonominin pek çok sıkıntısı, kapitalist sistemdeki ısrardan gelir. Maalesef, hiçbir uyarı ve hiçbir musibet kapitalizmden geri adım atmayı sağlamadı.

Kapitalizmin en görünür şekliyle, mahallelerin dört bir yanına zincir marketlerin şubeleri açıldı. O şubelerin açılmasıyla mahalle bakkalları bir bir kapandı. Belki o şubelerin açılmasıyla devlet için yeni bir vergi kapısı doğdu. Ama devlet, birkaç hür yurttaşını daha kaybetti.

İş yeri sahibi birkaç insan daha başkalarının söz hakkından yoksun ucuz işçisi olma noktasına düştü.

Birkaç kalemde devlet hizmetlerini artırmak ya da sosyal yardımlaşma tabanını genişletmek de kapitalizmden vazgeçildiği anlamına gelmez. O tür hizmet ve projeler, kapitalizmin vahşetini de saklayamaz.

Geldiğimiz noktada o vahşet, iliklere kadar hissediliyor. Bir avuç ultra varsıl dışında herkes vaziyetten şikâyetçi. Vaziyetten şikâyet, gelecekten endişe ile de buluşursa sosyal huzursuzluğa yol açar. Bugün sahaya hâkim olan sadece şikâyet değildir. Aynı zamanda gelecekten endişedir.

Ama halk, vaziyet ile kapitalizm arasında bir ilişki kurmuyor. Çünkü kapitalizmi bilmiyor, değerlendirmelerini onun kendi hayatını nasıl daralttığından habersiz yapıyor.

Ya 24 saat eleştiri yapan, eski sosyalistler? Sahi onların ekonomideki sorunları konuşurken hiç kapitalizmden söz ettiğini gördünüz mü?

Bir sosyalist, ekonomi ile ilgili değerlendirme yapar da kapitalizmden söz etmeden durabilir mi?

Asla…

Ama o günler çoktan geride kaldı. Sosyalistler, artık, önlerinde saygıyla eğildikleri kapitalistlerden aldıkları maaşla hayatlarını sürdürüyorlar. Onların eline bakıyorlar, onların namına tuşlara basıyorlar.

Yürekleri, kapitalizmi eleştirmeye yetmiyor.

Onların yanında muhalefetten de bir kapitalizm eleştirisi duydunuz mu? Yine asla!

Çünkü muhalefetin iktidar olması durumunda elinde kapitalizmden başka bir seçeneği yok!

Öyleyse muhalefet, iktidar olmakla ne değişecek? Muhalefet, nasıl bir ekonomik düzen getirecek de ekonomi ile ilgili eleştirileri “samimiyet” dairesi içinde değerlendirilebilecek?

Öyle meçhul falan da değil. Muhalefet, HÜDA PAR dışında, bugünkü kamplaşma içinde sisteme dair hiçbir köklü değişim önermiyor. Sistemi değiştirmeyeceğine göre, sorunları kadro değişikliği ile çözebileceğine inanıyor.

Kadro, insan unsurudur ve insan unsuru, bir inanç içinde yetişir. Zamanla o inançtan uzaklaştıkça demode olur.

Muhalefet, acaba hangi inançla nasıl bir insan unsuru yetiştirmiş ki onları iş başına getirince bütün sorunları çözebileceğine inanıyor?

Yoksa siz seküler ahlakın mazlumlardan, yoksullardan söz eden muhalefet günleri diliyle iktidar günleri icraatları örtüşen kadrolar yetiştireceğine mi inandınız?

Türkiye’nin iki yüzyıllık tarihi, bunu asla doğrulamıyor.