Kafkasya’nın İslam tarihi açısından farklı bir yeri vardır. İslam, Hicrî takvim henüz 25’i göstermeden Kafkasya önlerine dayandı.

Hz. Osman radiyallahü anh zamanından itibaren İslam, Güney Kafkasya’da bir hâkimiyet alanı kurdu. Ancak bu hâkimiyet alanı, bir türlü kuzeye uzanmadı. Kafkas dağlarındaki Gürcü Hıristiyan engeli İslam’ın kuzey halklarına ulaşmasını engelledi. Müslüman bir Kafkasya’nın oluşması, Müslümanların yüzyıllarını aldı.

Bugünkü Karabağ ve çevresinde kurulu Şeddâdiler, İslam’ın Kafkasya nöbetini sağlamca tuttularsa da İslam orduları Gürcistan’ı bir türlü geçemedi.

Büyük Selçuklu Devleti, Şeddâdilerin dağılma günlerinde bölgenin elden çıkmasını engelledi. Moğol Cengiz Han’ın torunu Batu Han’ın kurduğu Altın Orda Devleti’nin İslamlaşmasıyla İslam, Kafkasya’nın kuzeyine açıldı. Yine de Kuzey Kafkasya İslam dışı yapısında durarak İslam toprakları içinde bir ada gibi kaldı.

Altın Orda Devleti, Kafkasya’da Çeçenler gibi halkların arasında İslam’ın yayılmasına katkıda bulundu. Ne var ki Timur’un faaliyetleri Altın Orda Devleti’ni tükettiği gibi İslam’ın Kafkasya’daki varlığına da zarar verdi.

Osmanlı günlerine gelindiğinde Osmanlı, büyüyen ve bütünleşen Batı karşısında Orta Asya’ya açılmak için Kafkasya’yı aşmayı denediyse de başarılı olamadı. Osmanlı’nın Kafkasya faaliyetleri Safevi engeline takıldı. Safeviler, Kuzey Kafkasya’da bir hâkimiyet alanı kuramadıkları gibi Osmanlı’nın da Kuzey Kafkasya’ya tam hâkim olmasını engellediler. Safevilerin varisleri de daha sonra güçlenip Kafkasya’ya inen Rusya ile işbirliği yapmaktan çekinmediler.

Bu ittifaka karşı Osmanlı’nın en hayırlı faaliyeti Orta ve Kuzey Kafkasya’nın Müslümanlaşma yönelimini desteklemek oldu. Bu faaliyet sayesinde İslam, Çerkezler gibi topluluklar arasında yayıldı. Ancak bu faaliyetler dahi bölgede tam bir İslam hâkimiyeti sağlayamadı.

Safevi varisi devletlerin bir türlü son bulmayan Kafkasya inadı, o coğrafyanın 19. yüzyılda Rusya’nın hâkimiyetine geçmesinin baş nedenleri arasında yer aldı. Sovyetlerin kuruluşu ile bu hâkimiyet pekişti.

Sovyet sürecinde Kürtler, Çeçenler ve Ahıska Türkleri gibi İslam için çok önemli üç topluluk Orta Asya’ya sürülerek İslam’ın Kafkasya varlığına ağır zarar verildi. Özellikle Kürtlerin Kafkasya dışına çıkarılmaları ve Müslüman Kürtlerin yerine Yezidîlerin yerleştirilmesi Kafkasya’da İslam varlığı için çok yıpratıcı oldu.

Sovyetlerin yıkılışı, İslam için hayırlı bir kapı açtıysa da dünyada oluşan yeni uluslararası düzen Çeçenleri odağa alarak İslam’ın başını Kafkasya’da ezme politikasına yöneldi. Kafkasya bu küresel hücuma karşı direnirken çok kan kaybetti.

Aynı süreçte Güney Kafkasya’da eski Şeddâdi yurdu Karabağ bölgesi de Ermenilerin işgaline uğradı ve bu işgal ancak geçen yıl sonlandırılabildi.

Bugün Kafkasya’da süreç hâlâ Rusların lehinedir. Rusya, Kafkasya’nın en güçlü tarafıdır ve bu gücü Kafkasya’da Müslümanlar arasında birliğin olmamasına bağlıdır.

Bu hakikat ortada iken Kafkasya’yı Müslümanlar arası bir çekişme noktasına dönüştürmek bağnazlıktır.

Bağnazlığın Müslümanlara maliyeti bu kadar açık iken hâlâ herhangi bir Müslüman gücün Kafkasya’da yol almasını peşin tehdit görmek akıl kârı değildir.

Kafkasya, Müslümanların kavga edeceği meydan değil, dayanışacağı dağlardır. Dayanışmaya değil, kavgaya yönelmek, sulhu teşvik etmek yerine kavgayı kızıştırmak hiçbir Müslüman ülkenin yararına değildir.

Kafkasya, bölge ülkelerinin çekişme alanı olmaktan çok çekti. Bunca acıdan sonra Kafkasya, neden Müslümanların kavga meydanı olacağına, buluşma noktası olmasın?