Özellikle tırnak içine aldığım başlık, ABD’nin görevden ayrılan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya ait bir Twitter mesajı!  

Trump’ın görev süresinin dolmasına sadece altı gün kalmıştı. Trump ve ekibini bekleyen yargısal süreç belirsiz. ABD’nin Dışişleri Bakanı Pompeo, Kongre baskınıyla ilişkisinin olmadığını anlatmaya çalışmıyor. ABD Dışişleri Bakanlığının kendisi için açtığı resmi Twitter hesabında sadece kendisinin Siyonizm hizmetkârı olduğunu inandırmaya çabalıyor. Peş peşe ona yakın Twitt!

En uç olanı: “Anti Zionism is Anti Semitism/ Siyonizm düşmanlığı, Yahudi düşmanlığıdır.”

Sloganın diyeceğim, içeriği dehşet verici! Zira Anti-Semitizm, sıradan Yahudileri, fanatik ırkçı ve Hıristiyanların saldırılarına karşı korumak için geliştirilmiş, Batı yasalarında hukuksal bir kavram.

Anti-Siyonizm ise israil’i kuran ekibin zulmüne karşı olmayı ifade eder ve ona karşı olmanın hiçbir ülkede hukuksal bir karşılığı yok.

Pek çok Yahudi kendisini Siyonist olarak görmez. Siyonistlerin ise özellikle israil’i fiili olarak kuran ekibinin bir kısmı sadece etnik olarak İsrailoğullarındandır, inanç olarak Yahudi değil, dinsiz ve ateisttir.

Pompeo, eski bir avukat; aradaki farkı bilmiyor değil. Ama hızını alamamış, sloganını önce normal yazmış, ardından bir de çocuklar gibi çerçeve içine alıp bir daha atmış! Bu, ne telaş? Bu, ne endişe?

Sorunun cevabı, Yahudi ağırlıklı ABD basınında yayımlanan haberlerde saklı… ABD’nin Yahudilerin etkisindeki “merkez” basınında, Evanjelizmin artık Beyaz ırkçısı bir köktenciliğe (radikalliğe) evirildiği ve ABD’yi içeriden tehdit ettiği yazılıyor.

ABD’nin birliği derken biz, herhâlde Amerikan sinemasının etkisiyle daha çok Siyah-Beyaz barışını anlıyoruz. Oysa ABD’de üst birlik, zengin Yahudi seçkinlerle Batılı Evanjelist seçkinler arasında kurulmuş. Trump’ın aile yapısı da “zengin bir Alman kayınbaba ve Yahudi damat” unsurlarıyla, bu birliğin mühim bir simgesi.

Ama artık bu birliğin çatırdadığı ve yüzyıllardır Yahudileri takdis eden Evanjelistlerin artık Beyaz ırkçı yanlarının dinsel yanlarına ağır basmasıyla Yahudi düşmanlığına doğru yol aldıkları öne sürülüyor. Meselenin özü ise bugüne kadar Yahudi zengin elit karşısında biraz ezik duran Evanjelist seçkinlerin artık kendilerini Yahudi seçkinlerle boy ölçüşür güçte görmeleridir. Nitekim Trump; kendisini Biden gibi Siyonistlerin “uslu” bir tabisi gibi değil; onlara Filistin’de Müslümanların hesabından bağış üzerine bağış yapan bir efendileri gibi takdim ediyordu. Müslümanlardan alırken kibri ne kadarsa Siyonistlere verirken de o kadardı.  

Pompeo, sadece bir Evanjelist değil; aynı zamanda yerel kilisede bir diyakoz, yani üçüncü derecede bir papaz. ABD’nin dünya liderliği ile Evanjelizm arasında doğrudan ilişki kuran bir siyasi.

Evanjelizmin en büyük düşmanlığı geleneksel olarak Katolik ve Ortodoks Hıristiyanlığadır. Pompeo, Katoliklerden biraz umutsuz olacak ki son dönemde Yunan Ortodoksları ile sıkı bir iletişim hâlindeydi. Son dış gezilerinden birini adeta onlara ayırdı, görevden ayrılırken de son pozlarından birini onlarla verdi.

Yahudilerin etkisindeki ABD basınında konuşulanların onu bu kadar ürkütmesi, ABD’de sürecin elli milyon mensubu olduğu iddia edilen Evanjelizme yönelik önlemlere dönmesidir. Evanjelizm aleyhindeki her sert tedbir ise ABD’yi sadece esastan sarsmayacak, aynı zamanda Evanjelistlerin direnmesi durumunda ABD’yi şiddetli bir iç kavgaya götürecek.

Lider Trump tavrını korurken Sekreter Pompeo’nun ezik “tabi” tutumu, bundan kaynaklanıyor. Göründüğü kadarıyla o, hâlâ Evanjelizmi ABD’deki Yahudi etkinliğine karşı koyacak güçte görmüyor. Bir diğer ihtimal, kendisi sair Evanjelistlerden farklı olarak ABD’deki bu ayrışmayı anlamsız buluyor. Son ve en gerçekçi ihtimal ise, Pompeo’nun durumu şimdilik kurtarmaya çalıştığıdır. Yahudiler de kendisine inanmamış, o günden bugüne öfke kusuyorlar. Kesin olan ise ABD’yi karışık günlerin beklediğidir.

Bu, İslam dünyasına ne kadar yarar? Konuşulabilir elbet. Ama bizzat Hz. Peygamber salallahü aleyhi vesellem’den gelip günümüzde terk ettiğimiz bir İslamî duruş vardır:
Müslümanlar, dünyadan habersiz kalmasalar da başkalarının yaşadıklarından çok kendi yaşadıklarına ve yaşayacaklarına bakarlar.

Bununla birlikte düşman gemisindeki hiçbir yangın, parçalanan geminizi onarmaz.

Müslümanlar, kendilerini toparlamadıkları sürece dünyadaki hiçbir gelişme onların işine yaramaz.

Sevindirici olan şu: İslam dünyası, umut gözleri körelmiş olanların iddialarının aksine gözle görülür bir şekilde toparlanıyor ve yeniden ayağa kalkıyor.   

“Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır.” (Al-i İmrân, 19)