“Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman onlardan bir bölük seninle beraber namaza dursun, silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secde ettiklerinde ötekiler arkanızda olsunlar…” (Nisa Sûresi: 102)

Ayet-i Kerime, savaş hâlinden söz ediyor. Hz. Peygamber, bir avuç ashabı ile savaşta iken yüce Allah, ona nasıl cemaatle namaz kıldıracağını tarif ediyor.

Bu, İslam’ın çok yönlülüğüdür. Onu bütün din ve ideolojilerden üstün kılan muazzam birçok yönlülük…

Dünyayı saran, İslam dünyasını ise yakan karmaşanın oluşturduğu en büyük tehdit, Müslümanların asli vazifelerini unutmalarıdır.
Hıristiyanlık ve Budizm gibi dinlerin insanlar üzerindeki etkileri zayıfladı. Onları yenen ideolojiler ise insanları mutlu etmedi.

Dünya büyük bir manevi boşluk yaşıyor. İnsanlar, hakikati anlamaya, teselliye, cemaatleşerek yalnızlıktan kurtulmaya muhtaç…

Bu hâl içinde İslam dünyası kasıtla, dış ve iç düşmanlarla boğuşturuluyor. Müslümanların dünyaya ışık salacak öğretileri dış ve iç karmaşayla örtülüyor.

Sünnete tabi olmak, bu karmaşa içinde hakkın yanında durup batılın karşısında dururken asli vazifeyi sürdürebilmektir.

Buna günümüzde çok doğru bir ifadeyle “gündeme yenilmemek” ya da “gündemde boğulmamak” deniyor.

Gündem, Müslüman gençliği ilgiye muhtaç hâle getiriyor.

Oysa hem yanı başlarında hem dünyanın dört bir yanında Müslüman gençliği bekleyen ne büyük bir gençlik var!

Bir güzel söze muhtaç, hakikate muhtaç, teselliye muhtaç muazzam bir gençlik…

İnsan yönlendirme uzmanları, “Her sorun bir fırsattır” derler.

Sosyal medya büyük bir sorundur. Ama yüksek bir irade, o sorunu fırsata dönüştürebilir. Sosyal medya üretildiğinde küresel İslam karşıtları, sosyal medyanın en çok bu yönünün kendileri için oluşturacağı sorundan söz etmişlerdi.

Fazlasıyla haklıydılar.

Japonya’sından Amerika’sına dünyanın herhangi bir insanına göndereceğiniz küçük bir mesaj, kendi dillerinde bir ayet-i kerime, bir hadis-i şerif, bir insanın hayatını değiştirebilir.

Ki gaflet uykusundan uyanmış bir insan, geleceğin uyanmış bir toplumu demektir.

Mesele sadece uzaklar da değil…

Kimi zaman kapı komşumuz, toplu taşıma aracında yanımızda oturan yol arkadaşımız, hakikate öyle muhtaç ki… Lisan-ı hâliyle kendisini dinleyecek bir kulak, kendisini teselli edecek bir dil arıyor.

Gündeme yenilmeden, gündemde boğulmadan o muhtaç insana İslam’ın sıcaklığını, insan iflah etme, ıslah etme, buluşturarak mutlu etme gücünü hissettirmek… O hissedişe vesile olmak…

Hakkıyla inanmış bir insan için bundan büyük mutluluk ne olabilir ki…

Bütün mesele, siyasi karmaşa içinde İslam’ı ihmal etmemektir.
Bereket buradadır, kurtuluş buradadır. Sünnete tabi olmak budur. Rabbimizi de bizden razı edecek olan budur.