Bu yazımızda muhtemel İslam iktisadına geçiş merhalelerini ele alacağız. Bunun için de ümmet olarak iki konuyu iyice içselleştirmemiz gerekir: İslam’ın finansman ruhunu yeşertmek. İkincisi, yaşanabilir bir İslami ekonomik modeli gösterebilmek.
Ümmetin her ferdinin finansal ruhunu kendi iç aleminde toplumsal boyuta taşıyan bir ihya ve inşaya başlaması lazım. Bu iktisadi ruh, münferid tehayyülden toplumsal olguya taşınınca bunun üzerine ümmetin ihyası mümkün olur.
İslam iktisat ruhunun toplumda oluşması için de iki muhayyileye ihtiyacımız vardır: İlki, İslam iktisat ruhunun toplumda yaygınlaşması için öncelikle temvil konusunda bir bilincin tümevarım yoluyla fertten topluma sıçramasıdır. Bu bilincin aşılanması için faizsiz finans, adil ticaret, zekat ve sadakanın geçmiş medeniyet değerlerimiz içindeki önemiyle var olan toplumsal ahlakımız teşvik edilmelidir. Ayrıca eğitim programlarıyla bu konularda bir farkındalık oluşturmalıyız.
Toplumda dayanışma ve paylaşmadaki ahlaki temayüllerimizin güçlendirilmesi de İslam iktisat ruhunu besleyen etkenlerin başında gelir. Kur’an; zekat ve mirasın dağıtımından bahseder. Nasıl alınacağını hiç anlatmamasını bu bağlamda doğru anlamalıyız. Aynı zamanda, iş ahlakına uygun davranışları aşılayıp teşvik ederek dürüstlük ve adalet ilkelerine dayalı bir ekonomik ortam oluşturulmalıdır. Bunun ikizi de küresel emperyalistlerin mallarına boykot uygulayarak ticaretteki “El-Vela Vel-Bera” ideal İslam tasavvuru içinde bir toplum oluşturulmalı.
Peygamberimiz, “Medine Serbest Pazar”ıyla Yahudi mallarına bir nevi boykot uygulamıştır. Dönemindeki Yahudi’ye bunu uygulayan bir peygamberin ümmeti, savaş halinde olan siyonist Yahudilerin mallarına boykot uygulamaz mı?
İşte ümmetimizin bugün her zamankinden daha fazla böyle bir ruha ihtiyacı vardır. Ümmet bugün böyle bir ruhu yakalamadan ellerindeki kıt imkânlarla ruhu olmayan, sadece maddi imkânlarla küresel güçlerin ekonomik dalgaları arasında bocalayacaktır. Bugünkü halimiz bu değil mi?
İkincisi de kadim İslam medeniyetinin finansal değerler sistemi içinde şümullü olan İslam iktisadının yaşanabilir ilkelerini ortaya koymak. Bu doğrultuda bugünkü yazımızla bu merhalelerin başlangıç noktası olan ve İslam finans sisteminde geniş yer alan “Murabaha”yı anlamaya çalışacağız. Çünkü Murabaha, yeni ve güncel olan şartlar ile kadim İslam iktisadı arasında sağlam köprü görevini gören en etkin bir helal finansman çeşididir. Bu bağlamda, İslam finans sistemi ontolojik olarak bin küsur yıldan beridir İslam hukukunun iktisat sahasında var olmuş, bugün de canlılığını müczeb bir şekilde devam ettirmektedir.
Kısaca “Murabaha” İslam finans sisteminde sıkça kullanılan şer’i bir yöntemdir. Temel olarak, satıcının belirli bir malı, belirli bir kâr oranı ekleyerek alıcıya satmasını içeren bir İslamî finansman çeşididir. Buna göre satıcı, malın maliyetini ve üzerine eklediği kârı açıkça belirterek müşteriyle bu şekilde pazarlığa oturur. Bu sayede alıcı olan kimse, malı peşin veya vadeli ödeme seçeneklerinden biriyle satın alabilir. Faizin yasak kabul edildiği bazı İslam ülkelerinde çok yaygın olarak bugünün şartları altında yürürlükte kalan bir finans sistemidir.
Bu finans sistemi, mütekaddimun, müteahhirun ve muasır alimlerin üzerinde ittifak ettiği konulardan biridir. Usulun istidlali açısından Kur’an-ı Kerim’in Bakara/16. ayet-i kerimedeki “rebihet” kelimesine dayandırılmaktadır.
Şüphesiz ki İslam’ın murabaha konusu, İslam finans sisteminin sonradan herhangi bir içtihada gerek bırakmayacak kadar zaman üstü şümullü içeriği olan bir uygulama biçimidir.
İslam finans sistemine geçiş için ümmet içinde mali bir dayanışma ve düşman mallarını boykot etme ruhuyla beraber yaşanabilir ilkesel mali prensipler ortaya konulmalıdır. Bu prensiplerin başında “Murabaha Sistemi” gelir.