Temvil, mali muamelelerin genel bir ismi olarak fıkıh kitaplarımızda zikredilmektedir. Mali muameleler başlıca iki kısma ayrılır: Biri mal edinme, diğeri de tüketmedir. Bu yazımızda tüketmede yapılan hataların başında gelen iki konuyu Kur’an’dan anlamaya çalışacağız. Bunlar da israf ve tebzir konularıdır:
İslam’da, ekonomiyi inançtan ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu konuda ilminden istifade ettiğim, Merhum Seydam Molla Musa Celali’nin kıymetli oğlu Prof. Dr. M. Salih GEÇİT hocam kıymetli bir eser kaleme almıştır. Özellikle kitabın isminin“Ekonomi ve İnanç” olması çok sevindirici oldu; eserden de müstefidim. İslam iktisadının imandan bağımsız düşünmek mümkün değildir.
Şimdi de tebzir ve israfı Kur’an’dan anlamaya çalışalım:
Tebzir ve İsraf; her iki kelime de malın dinen istenmeyen bir usulde sarf edilmesidir. Müteradif olan bu iki mefhum arasında bir nüanslık fark vardır. İsraf, tebzirden daha genel bir mana ifade eder. İsraf, daha çok aslen meşru ve mübah bir şeyde hududun dışına çıkmaya denir. Mesela helal bir yemeği yemek mübahken, gerektiğinden fazlası israftır. İsraf sadece malda yapılmıyor. Yönetimde ve hayatın diğer alanlarında da yapılan her hak ihlali bir israftır. Örneğin; Firavun’un yönetimde ilahlık taslamasına Kur’an israf diyor. Örneğin; “Ben sizin en büyük rabbinizim” (Mü’min/28). Ama tebzir, helal olan malı haram yerde sarf etmeye denir. Mesela; içki alıp satmak, içmek, başkasına ait bir malı elde etmeye çalışmak, mali gücünü küfrün hizmetine vermek. İsraf, (A’raf/31) tebzir için de (İsra/26-7) ayetleri verebiliriz.
Bugün dünya mazlumlarının birçok sorunu temvilde yapılan tebzir ve israf sonucunda oluşmaktadır. Ümmetin bu iki konudaki dikkatsizliğin faturası, dünya mazlumlarına pahalıya mal olmaktadır. Bu yönüyle mal tüketme, İslam’ın temel esasları arasında zikredilir. Haram kazanç kişiye, haram tüketim ise daha çok topluma zarar verir.
Bugün İslam âlemi, temvil noktasında dini yükümlülüklerini yerine getirememiştir. Şer’an mübah bir malın haddinden fazla tüketilmesi israf, dine düşman olanlara mali desteğin sağlanması tebzirdir. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim mübezzirleri şeytanın kardeşleri (İsra/27) olduğunu zikreder. Bugün bilfiil Filistin’de kardeşlerimizi katleden siyonistlerin mallarını satın almak bir tebzirdir. Kapitalizm, her gün yeni moda ve modellerle İslam âlemini israf sofrasına çevirmiştir. Ümmet olarak hem israftan hem de tebzirden sakınmalıyız.
Âlimlerimizin İsrail mallarını boykot etmekle ilgili verdikleri fetvaları çok önemsiyorum. Boykota uymayanlarla ilişkilerimizi yeniden gözden geçirerek, bu işin dini mesuliyeti ortaya konulmalıdır. Ancak boykot’un sürdürülebilirliği için Hz. Osman’ın Yahudilerin elindeki kuyuyu satın alarak geliştirdiği stratejik iktisadi hamle gibi bir hamleyi gerçekleştirmeliyiz. O da, boykot edilen her bir ürünün alternatifini üreterek gerçekleştirilmelidir.
Meselelerde evleviyet, ihtiyaca göre değişir. Âlimlerimiz yeni fetvalarla bu konudaki stratejik içtihatlar yapmalılar. Bir tarafta İsrail mallarını almanın haram, alternatif ürünleri üretmenin de farz olduğu söylenebilir.
Kısaca israf ederek şeytana dost, tebzire giderek ona kardeş olunmamalıdır.