Batının silah gücüne karşı, ümmet ruhunun zafer hikayesi: Çanakkale. Düşmanın cephede silah üstünlüğüne rağmen kalpleri dağınık (Haşr/17) olduğu için, İslam kardeşlik ruhuna karşı yenildiler. Müslümanlar zaferi bu ruh birliği ile kazandı. Ümmetin en büyük silahı İslam kardeşliği ruhudur.
İşte Çanakkale’yi anmaya çalışırken en çok dikkat edilecek husus da bu ruhi diriliş hikayesinin iyice anlaşılması olmalıdır.
Çanakkale ruhu, Türk, Kürt, Arap gibi tüm İslami unsurları aynı maksad ve gaye etrafında birleştiren ellerden, çok ümmet bilincidir. Bu ruh terk edildiği anda ümmetin intiharı olur. Cephede savaşı kaybeden Batı, kuklalarının eliyle bu ruhu masada parçaladılar. Adına “Vatanın bağımsızlığı ve bütünlüğü” diyerek aramıza tefrika koydular. Cihad ile alınan bir İslam vatanının bağımsızlığı ve bütünlüğü, kendisiyle mücadele edilen düşmanın yasalarını getirerek İslam’a savaş açmanın bir bahanesi olamaz.
Batı bu noktada iki şey üzerinde durmaktadır. İslam’ın ümmet bilinci ve toplumların kardeşlik ruhunu yok etmek.
Savaştan sonra iç içe geçmiş üç büyük kavmin arasına nifak koyarak birbirine kırdırdılar. Bunlar Türkler, Kürtler ve Araplardır. İslam ve onun öğretisi olan kendi yazısını yasakladılar. Kur’an-ı Kerim dersini çağdışı gösterdiler. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir uygulama ile ezanın aslını yasakladılar. Cephede çarpıştığı düşmanın yazısını, kanunlarını, dilini, kültür ve ahlakını silah zoruyla kendi insanına dayattılar. Karşı çıkan tüm ilmi olanakları yasaklı ilan ettiler. Bu ilmin temsilcileri olan alimlerin binlercesini astılar. Hiç alakası olmayan, toplumun büyük ikinci parçası olan Kürtlerin dilini, kılık kıyafetini, aile ve toplum yapısını, şehir, köy ve semt isimlerini yasakladılar. Türk’e batıyı kıble edindirdiler onların yasalarını kanun kabul ettiler. “Araplar bizi arkadan vurdular” ve “Kâbe Arap’ın olsun” dediler. Kürtleri asi ilan ederek katliamdan geçirdiler.
Subhanellah! Batıya karşı cephede omuz omuza beraber çarpışan Araplar hain, Kürtler asi ve “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” denilerek bu üç büyük kavim arasına fesat koymayı bir devlet politikası haline getirdiler. Bu resmen Çanakkale ruhuna meydan okumaktır. Batıya karşı cephede kardeşçe çarpışan bu üç büyük kavmi, düşmanla masaya oturanlar tarafından üç büyük düşman kavim ilan ettiler. Hayret bir şey! Çanakkale’nin ruhu, cephede Allah’ın rızası için İslam’ın cihadı ile kazanıldı. Fakat masaya oturanlar bu ruhun üzerine Batının kezzap suyunu döktüler. Devletin yasalarını, kendileriyle çarpıştıkları devletlerden her birisinden birer parça alarak kurdular. Cephe-masa ilişkisinin bu kadar ters yüz edildiği başka bir tarihi yaşanmışlığı okumuş değilim.
Kürtlerin toplumsal varlığı inkar, dilleri yasak edildi. Bunu taçlandırmak için Kürd’ün kılık kıyafeti, şalvarı, sarığı ve çarşafı yasak edildi. Dinin temel mekanları olan tekke, zaviye, medrese ve Kur’an kursları, Kur’an dersi ve ezan bile yasaklandı.
Bir kaç gün sonra gerçekleşecek yerel seçimlerde oylarımızı, Çanakkale ruhunu yok etmek isteyenlere değil, o ruhu gerçek manada korumaya çalışanlara verelim. Çanakkale ruhunun ihyası ancak, Batı emperyalizmine karşı dik duranları göreve getirmekle mümkün olur.