Kur’an’da (Zuhruf/54) geçen bir kavmin akli istihfafını anlamaya çalışacağız.

Vahiy ve nübüvvetten sonra en kıymetli nimet, akıl nimetidir. İnsandan her şey alınsa da eğer akıl sağlam kalırsa, tekrar kaybedilen her değeri geri almak mümkündür. Fakat akıl alınsa geriye ne dini ne de insani bir değer kalır. Akli istihfafın kavmi boyutu çok çirkin olduğundan, ayeti kerime bunu en üst perdeden tenkit ediyordur. Ayet, Firavun’un kendilerine yaptığı zulmü normal gören kavmin akli istihfafını anlatıyor. Ayette, zulüm eden zalimi tanıtmaktan çok, zalime gönüllü itaat eden bir toplumun düştüğü akli seviyesizliği “Festeheffe kavmehu...” diye bildiriyor.

Ayette, “Eta’u” kelimesi dikkat çekicidir. Bir kavmin gönül rızasıyla bir idari mekanizmaya uymayı ifade eder. (Nisa/59) Çünkü, Kur’an’da emre uyma, genel manada, “İttiba ve itaat” ile anlatılır. Kur’an’da ittiba/Yüce Allah zikredilmez. İtaat ise velayeti mekanizmasına gönülden bağlanmayı gerektirir. Bu ilah, resul ve insanın idari boyutuna yapılır.(Nisa/59, Ahzab/ 66-7-8, A’raf/38)

İşte bir kavmin aklının istihfafı, kendilerine zulüm eden zalimin yaptıklarını makul ve gönülden rıza göstermesi manasına geldiği için “Eta’u” ile ifade edilmiştir.

“Aksa Tufanı” aklı müstehfef olanlarla, bütün iktisadi ve askeri güç ellerinden alınmış mazlum İslam âlemini temsil eden toplumların farkını ortaya koymuştur. Yani dün, Firavun’un zulmünü aklayan aşağılık topluluklar ile bugün İşgalci israil terör örgütünü aklayıp Filistin tenkidi yapan toplumların akli istihfafı aynıdır. İslam âlemi içinde azınlık olan bu akli müstehfefleri bir tarafa bırakarak konuşuyorum. İdari ve iktisadi güç elinde olmamalarına rağmen her meselede kalplerinde taşıdıkları imanlarını muhafaza eden kardeşlerimizin bu ruhu, aklı ve basiretiyle ümmet tasavvurumuzun alt yapısının sağlam olduğunu göstermektedir.

İnsan etkilenen bir varlıktır. Bulunduğu ortamdan, aklen, ahlaken ve fikren etkilenir. Araç gibidir. İnsanın aklı, ahlakı ve fikri yapısı, Vahiy ve nübüvvet ortamı ile şekillenmezse güçlü ortamın tesirinde kalabilir.

Tüm bunlara bakarak “Aksa Tufanı” Ümmetin içinde olan bir azınlık grubun akli istihfafı bir aidiyetten çok, akıllarının beslenip bağlandığı yer ile ilgilidir. Ümmet müstad’af ve mazlum duruma düşebilir. Ama Kur’an ile aklını beslediği müddetçe aklen “Müstehfef” hale asla düşmeyeceğini “Aksa Tufanı” bir daha gösterdi. “Aksa Tufanı”nda en rezil olan ve daha sonra daha da rezil olacak kesim, İşgalcilerin yaptığı zulmü tenkit edemeyen akli müstahfeflerdir. Ne ümmet ne de Filistinliler şehadete yabancı değildirler. Hiçbir zaman bu ümmetin sayısı bugünden sonra “Darul-Erkam”daki sayıya inmeyecektir. Darul Erkam’da o küçük bir grubun en kısa zamanda tüm dünyaya kazandırdığı bir medeniyeti, bugün ümmetin evlatları bir daha gösterebileceklerini bütün dünyaya haykırdılar.

Kısaca, Müslümanların “Aksa Tufan”ında elde ettikleri başarılarının başında işgal gücünün her an yıkılabileceğini göstermesini, aklı müstehfef olmayan, rahatlıkla bunu görür. Tarih bunu kaydetti. İnsan onurlu bir varlıktır. Bu onuru; değer anlayışı, eldeki imkan ve sorumluluk bilincini bir araya getirerek koruyabilir.

İki cihana iman eden bizlerin mağlubiyeti mümkün olmadığı gibi aklı, müstahfef olanların baktığı yerden “Aksa Tufanı”na bakmıyoruz.