Dünya hayatının büyük dört sacayağı vardır. Bunlar sırasıyla güvenlik, siyasal, askeri ve iktisadidir. İktisadi güç, Siyasi ve askeri güç için damarlardaki kan gibidir. İktisadi güç olmadan siyasi ve askeri gücün kendi başına var olması mümkün değildir. İktisadi güçte siyasi ve askeri gücün varlık göstermesi gereklidir. Toplumsal güçte iktisad, vücuttaki kan gibidir. Vücutta en önemli ve kıymetli uzuvlar örneğin; kalp, beyin ve ciğerler gibi diğer uzuvlar olsa da kan olmadan bunların hiçbiri fonksiyonel olarak çalışamazlar.
İktisadi güç olmadan siyasi ve askeri gücün varlığını sürdürmesi de mümkün değildir. Evet, iktisadi güç vücuttaki kan gibidir dedik. Çünkü bütün vücudun ortak güç kaynağı kan olduğu gibi, toplumsal yapıların hem siyasi hem de askeri güçlerini ayakta tutan ortak güç, iktisadi/mali güçtür.
Yüce Allah’ın verdiği bu unsurların mekâna, zamana ve şahsa göre öncelik sırası değişir. Aynı zaman ve aynı mekanda da bazen şahsa göre farklılık arz edebilr.
Şimdi bu anlamda önemli gördüğüm bir kaç hususu beyan etmek istiyorum: Kur’an ve sünnetin iktisada bakış açısıyla, bugün ümmetin iktisadi bakış açısının aynı istikamette olduğunu söyleyemeyiz. Şöyle ki, mala tapmayı Kur’an’ın yerdiğini ve bu kısmı üzerinde durduğunu biliyorum. Ama mali imkânlarını din düşmanlarına kaptırmama konusunda Kur’an ile ümmetin bugün itibariyle aynı istikamete baktığını söyleyemem.
Çünkü aziz ümmetin başta ulema ve meşayih-i kiram olmak üzere, başkasının malını yeme ile mali imkanını din düşmanına bırakmanın da en az aynı derecede bir günah olduğunu ve bu manada bir dil kullanıldığını maalesef söyleyemem.
Çünkü Kur’an-ı Kerim dünya hayatını iki anlamda değerlendiriyor: Tapma açısından dünya hayatını yerden yere vuruyor. Ama dünya nimetlerinin kıymetini bilmeyi de çokça önem vererek methediyor. Biz muasır Müslümanlar olarak işin burasını karıştırdığımızı tasavvur ediyorum. Her şeyin bir ruhu, kalbi ve mantığı olduğu gibi, olay ve meselelerin de ruhu, kalbi ve bir mantığı vardır. Bu manada toplumsal gücün ortak damarı iktisadi imkânlardır.
Bu anlamda Kur’an-ı Kerim’e bakan her insan mali destek olan infakı İslam’ın tüm merhalelerinde görecektir. İslam davası davetçilerin mali fedakârlığıyla mesafe alabilir. Buna önem verilsin diye Yüce Rabbimiz, Mekki ilk ayetlerden Medeni son ayetlere kadar İslam davasında maddi desteği sürekli zikrederek kullarına hatırlattığının önemini göstermektedir.
Bugün Filistin mücahitlerinin gösterdikleri destana ciddi yardım etmemiz gerekir. Bugün dışardan Müslümanlar Filistin’e gidip işgal çetesine karşı cihad edemiyorlar. Ama oradaki mücahidlerin cihadına iktisadi destekleriyle oraya gitmiş gibi cihadlarına ortak olabiliyorlar.
Asrı Saadetde her cihadın başlangıcında yarım hurmayla da olsa cehennemden azad olup cennetin satın alınma günüdür denildiğinde, ashabı kiram ne hissediyordu ise bugün bizler de Filistin cihadına imkânlarımız dâhilinde cehennemden kurtulup cenneti satın alabiliriz. Asrı Saadette her savaştan ya önce ya sonrasında mali imkânları seferber etmenin imanın testi ve cennete açılan kapısı olarak tasavvur ediliyordu. Bugün bizler de “Aksa Tufanı”na destek vererek cenneti kazanma imkanını elde edebiliriz. Asrı Saadette cihad ve infakın birbirinden ayrılmaz ikizler olduğunu görüyoruz.