Akıl muhayyilemizi iyi idrak etmeliyiz.
Akıl derken insan aklını kast ediyoruz. İnsandan başka canlı mahlukların zihni kavrayışı, teshiri bir yapıya sahiptir. Ama insan aklı iradi bakımından özgürdür. Bu tercihle iki şeyden birini talep eder. (Beled/10) Zaten “Akil” kelimesi dizi bağlanan deveye verilen bir isimdir. Bu bağlamda bağlılık manasına gelen akıl, yukarıda söylediğimiz iki şeyden birine bağlı olduğu için ona akıl denilmiştir. O zaman da teshirlenmiş bir zihin olur. Hayvanların zihni var ama özgür iradeleriyle iki yoldan birini tercih edip bağlanma özelliği olmadığından bu çeşit zihne akıl denilmiyor.
Ama insan özgür bir irade ile ya nefsin/şeytanın ya da ilahi vahyin sınırları içinde iki yoldan birini fikrederek özgür iradede bulunur. Bu özgür fikirden tercih ettiğine göre de davranış sergiler. Mahlukat için sınırsızlık kavramı kullanılamaz. Çünkü mahlukların başta ömrü olmak üzere aklı dahil her şeyi sınırlıdır.
Bu özgür akli muhayyilemizde şunlar vardır: Tercih, iman, anlam verme, idrak, heyecan, amel işleme ve bu manada hayatında tekamüle varma... gibi gelişime uygun değerler sistemi bulunmaktadır. Bunları anlamaya çalışalım.
Tercih; İnsan aklen yaptığı tercihin sahibi ve sorumlusudur. Ve bu sorumluluk bilinci içinde yapılan kesbince rehin alınır.(Tur/21) İman; bir aksiyondur. Kişi taşıdığı iman sayesinde bir dava peşinde koşar. Bu iman Yüce Allah’a (Asır/3) olursa onu salih amele sevk eder. Değilse buzağıya taptırır (Bakara/93) Bu konuda herkes üzerinde bulunduğu hayatın (inşaatta şakol denilen) bir “şekile” üzeredir. (İsra/84) Ayetin sonunda kişinin tuttuğu “şekile” sebebiyle kimin hidayette olduğunu bildiğini beyan eder.
Eşyaya anlam yükleme; insanı insan eden en bariz durumlardan biridir. Hatta eşyaya anlam yüklemede insan meleklerden çok ilerdedir. Babamız Hz. Adem (as) şahsında insan meleklere secde ettirecek(Bakara/31) bir hürmete sahiptir. Demek ki insanı diğer canlı mahlukatın tamamından ayıran özelliklerden biri de eşyaya anlam yükleyebilme yetisidir.
İdrak; idrak özelliğiyle sesi idrak, mesajı idrak, işareti idrak, renk ve mefkureyi idrak ve hayatın mahiyet ve maksadını, başlangıç ve sonucuna uygun veya uyguna yakın bir şekilde idrake sahiptir. Heyecan; heyecan ve aşk, kişinin tahayyül gücünü diri tutan en büyük etkendir. Heyecan bir dereceye kadar her canlıda vardır. İnsandaki heyecan bir ideal ve mefkureye müteharrik apayrı bir durum arz eder. Hayatın hangi safhasında olursa olsun, içinde heyecanı kalmayan, ruhu alınmış ceset gibidir. İslam davasının en aktif ve motor görevini gören, davanın heyecanıdır. Davalar taşıdıkları heyecan miktarınca toplumda karşılık bulurlar. Amel; hayatın en önemli semeresi kişinin amelidir. Amelsiz bir ideal, rol model olma özelliğini kaybeder. Hayat yaşamsal bir pratikle anlam kazanır. Ağaçta meyve ne ise hayatta amel de odur.
Tekamül; tekamül doğumla başlar. Diğer varlıklar hayatları için lazım olan bilgiyle doğarken, insan sonradan elde ettiği bilgilerle istimrari bir tekamüle gider. Doğumundan başlayarak ölümüne kadar insanın hayatı mütemadiyen bir tekamüle evirilerek devam eder.
İnsandaki akıl ve bu aklın değerleri sayesinde eşrefi mahlukat olur. Beşerdeki iktisadi aklın değerleri, kendine kazanmakla yetinmeyen, aynı zamanda başkasına da kazandıran bir muhayyile sahibidir. Değerler sisteminden bağımsız, sadece kendi kazancını gören bir iktisadi göz İslami tasavvura göre kör kabul edilir. (A’raf/179) Bir müminin iktisadi muhayyilesinde, yardımlaşma, paylaşma, dayanışma ve içinde adaleti barındıran bir ilahi hazinedir. Bu hazineyi kaybeden her şeyini kaybetmiş olur. Bu değerleri kaybeden kişinin Yüce Allah’ın rızasını kazanması mümkün değildir. Aklımızın muhayyilesinde bulunan bu iktisadi değerleri toplumumuzda yeniden inşa etmemiz gerekir.