Kesb ve mal; İmam Muhammed Kitabul-Kesb’de, mali kesbi dört sacayağı üzerine bina eder; -a)işçilik b) ziraat c) Ticaret d) zanaat - olarak belirler. Mali kuvvetin kesbinin gönlünde çok önemli bir yeri vardır. Cezire’in yetiştirdiği alimlerden olan İmam Muhammed, vefatına yakın bir zamanda takva ile ilgili bir kitap yazmayı kendisinden talep edenlere, “Benim bey’ ile ilgili yazdığım kitabımı okuyun” diye tavsiyede bulunmuştur. (Kitabul-Kesb/25) Bu büyük fakihe göre takvayı öğrenmenin yolu alışverişteki dürüstlükte mümkün olduğunu söylemesi önemlidir. Müslüman tüccarın zihin dünyasında alış verişin takva ile olan alakasının ciddi bir şekilde tasavvur edilmesi lazım. Takvanın en büyük testi, ticari taalluktadır.
Her zaman aziz İslam tüccarlarının bu konuya ihtiyacı vardır.
İslam iktisadının gönlünün dört sacayağı vardır. Bunlar; a) Malın alımı b) malın tasarrufu c) Malın satışı ve d) Malın infak safhası.
- İslam iktisadının temelinde malı elde etme yöntemi yatar. Çünkü malın asıl sahibi Yüce Allah’ın kendisidir. Helal kazancı nisbetinde kişi takva sahibi olur. Gece namazıyla yetinip ticari ilişkilere dikkat etmeyen bir kulun takvası nafile olur.
- Elimizdeki malı nerede sarf ediyoruz? Elimizdeki mal bizi toplum içinde nereye oturtuyor. Alırken kendi kazancımız kadar, karşıdaki kardeşimizin o malı sattığımız fiyat ona da bir kar bırakıp bırakmadığına bir insan olarak riayet etmemiz gerekir. Satarken de aynı durum söz konusudur. Namazımız sahabiler gibi, alış verişimiz gavur gibi olamaz.
Dava arkadaşlığı ayrı, ticaret ayrı şeylerdir diyemeyiz. Davamız, içine alışverişimizi almıyorsa, o dava ilahi dava değil, şahsımıza ait beşeri bir dava olur. Dini, ilmi, siyasi ve ticari alanlarda bir tasnifata giderek uzmanlaşmak bir teknik meseledir. Bunlar çalışmanın bereketi için gereklidir. Fakat bu, bizi dinin bütünlüğü, makasidi ilahiyenin sınırları ve bütüncül kadrajıyla muhayyile bilinç ve şuurumuza zarar vermemelidir.
- Satış safhasında da aynı alıştaki kuralları göz önünde bulundurması gerekir.
- Malın infakındaki sadakat direk imanımızla alakalı önemli bir husustur. Kur’an’ı Kerim infak konusu üzerinde çokça durmaktadır. Ve imanın en net olarak test edildiği konu malın infakıdır. Evet malın asıl sahibi Yüce Allah’tır. O’nun malı O’nun yolu dışında sarf edilirse o mal kişiyi yolda bırakır.
İslam iktisadının ruhu, aklı ve gönlü olmak üzere üç boyutta konuyu anlamaya çalışıyoruz. Helal lokma ile beslenen bir vücut ile, haram malla beslenen bir vücudun ibadet aşkı asla bir olamaz. Onun için cihadın geçtiği ayetlerin kahir ekseriyetinde mal ile cihad can ile cihattan daha önce zikredilmiştir. Mal ile test olmak imanın da can ile cihadın da ön testidir. Başka bir hususta tüm yazılarımda da belirttiğim gibi, Müslümanlar kendi aralarında bir toplumsal mali güç oluşturması gerekir.
Malın asıl sahibi Yüce Allah’tır. Bu ilahi malı niçin O’nun dinine düşman olanlarına bırakacağız ki? Mali güç tarihin her devrinde olduğu gibi bugün de en büyük güç olarak yerini korumaktadır.
Elimizde olması gerekmeyen bir mal niçin Yüce Allah mallarınızla cihad edin desin ki? Cihad edebilmeniz için elinize mal geçirin ve onunla Yüce Allah’ın düşmanlarına karşı cihad ediniz. Demektir. Mali ayetlerin geçtiği yerlerin kahir ekseriyetinde cemi’ sığasıyla zikre bahis edilmiştir. Mal Yüce Allah’ındır. O’nun ilahi sisteminin hakimiyeti için beşerin izzet ve şerefini koruyan bir kalkandır. Bundan mahrum olan Müslümanların bu manadaki izzet ve şeref sahibi olması mümkün mü?
İslam iktisadının kesb-gönül ilişkisini zihin dünyamızda iyi tasvir etmemiz gerekir. İçinde bulunduğumuz asırda Müslümanların mali ve idari konuda olması gereken yerde olmadıkları zannındayım. Bendeki bu tazannumum, meydana gelen mali meselelerin vakasıyla mutabıktır.