İslam’da iktisad ve mali programların önemi ve onu infak etmede yarışmak üzerine makalemizi mebni kılacağız.
Resul-i Ekrem’in (sav) Medine İslam devleti kurulumunun dörtte birini mali pazarın oluşturduğunu iyi anlamamız gerekir. Pazar yerini kurma emrini veren Peygamberimizin sav bu girişiminin, genel manada ümmetin yerli yerinde anlaşılması önemlidir. Daha önceki yazılarımda, ilk Mekki ayetlerden son Medeni ayetlere kadar mal ve onu infak etme dağılımından bahsetmiştik. Bu mal ve onun infakının, nübüvvetin tüm merhalelerine dağılımının zihin dünyamızda çok şey ifade etmesi gerekir. Cihad, cuma namazı, hukuki birtakım yaptırımlar zamanı ve zemini hazır olmadan gündeme getirilmemişti. Tüm bunların bir merhalesi var o gelmeden yapılamaz.
Ama mal ve onu Allah yolunda infak etmenin herhangi bir merhalesi olmayıp, eldeki imkana göre herkesin yapabildiği çift yönlü bir ibadet çeşididir. Cihad konusunu dillendiren ayetlerin ekseriyetinde malın candan önce zikredilmesinin zihin dünyamızda büyük fırtınalar koparması gerekir. Ahiret dünyadan daha hayırlı ve önemlidir. Ancak, ahireti dünya imtihanıyla kazanacağımız için dünya hayatı da dolayısıyla çok önemlidir. Dünya ve içindeki mali imkanlarını din düşmanlarına bırakmanın dünya imtihanını kaybetme manasına geldiğini anlamak mecburiyetindeyiz.
Mali sınavı, nübüvvet merhalesinin iptidasından nihayetine kadar her merhalede görmemizi çok manidar görüyorum. Mal ve onu infak etmemizin hayatın her merhalesinde geçerli ve gerekli olduğunu Kur’an-ı Kerim bize bildirmektedir. Konuyu gerek Kur’an-ı Kerim ve gerekse sünneti seniyyeden öğrendiklerimiz bu muvazenededir.
Başka bir konu da mal infak etme hadisesidir. Malı infak ederken bunun “i’lamı”nın hükmünü anlamaya çalışacağız. Normal hallerde malın tasadduk bölümü ne kadar gizli olursa o kadar sevabı fazla olur. Malın infakını açıktan açığa görsünler diye riya için verilmesini, nasslar yerden yere vurarak tenkit etmektedir. Normal halde meselenin aslı böyledir. Ancak, olağan olmayan hallerde ise açıktan açığa ve yarışlar düzenlenerek toplumsal ihtiyaçların karşılanmasında ise yarıştırmak, teşvik ve terğib etmek davet ve tebliğden sayılır.
Toplumsal olarak, düşman saldırıları, toplu ölümcül hastalıklar, kıtlık ve deprem gibi toplu afetlerde açıktan açığa yapılan maddi bağışlar davet ve tebliğden sayılır. Bu müstesna durumlarda, insanları toplu mal infakına teşvik etmek için açıktan açığa yapılan hayırlar riyadan sayılmamalı. Resul-i Ekrem’in (sav) savaş masraflarının mali bütçeyi aştığı bir zamanda maddi tasadduku cenneti satın almakla tarif ettiği bilinen bir hakikattir.
Müslümanların bugün mali imkan sahibi olmayı kendi gündemlerine yeniden almaları gerekir. Muasır Müslümanın zihin dünyasında bu manada var olan yanlış mali tasavvurun yeniden ele alınması gerekir. Dünya ve dünya malının din düşmanlarının elinde olmasının ümmet için nasıl bir ölümcül darbe olduğunu aziz İslam uleması gündem etmeli. Mali mevduatlar, iktisadi programlar, kalıcı, verimli, istismara asla açık bırakmayacak ciddi İslami programlar üzerinde durulmalıdır. Bu konunun en zaruri ve ehem hususlar kadar gerekli olduğunun bilinç ve şuuru geliştirilmelidir.
Kısaca, mali kontrol için periyodik programlar geliştirilmelidir. Kontrol altına alınmayan malın telefi, İslam hukukunda müeyyidesinin olmayışı manidar. Dün çobanı olmayan mal bu durumdaydı. Bugün açılan market, atölye, şirket ve tüm ortaklıklarla açılan iş yerlerini buna kıyaslamak mümkündür. İstismara açık hiçbir kapı bırakmayacak kadar korunaklı program olmadan ortaklık ve iş yerlerini açmanın sakıncaları üzerinde aziz ulemamız durmalı. Günün imkan ve edevatından istifade ederek istismarı ve yolsuzluğu en aza indirmek için ciddi ve kalıcı tedbirler alınmalı.
NOT: Bugün yaşadığımız depremde mali yardımların medyada işlenmesinin bir tebliğ ve davet anlamında bir mana ifade ettiğinin anlaşılması gerekir.