Rasyonel veya irrasyonel paradoksundan bağımsız, İslami kaynaklara dayalı cesur, kalıcı ve ilahi vahiyle terbiye görmüş seviyeli bir akılla konuyu anlamaya çalışacağız. Bu konuda düşünme kılavuzumuz İslam hukuku olmalı. Bu inandırıcı, sürükleyici ve fevkalade ufuk açıcı ve ümmetin sorunlarına çözüm getiren bir reçete mahiyetini içermelidir. Konu; İslam hukukunun üzerinde çok durduğu, insanın insanla ve insanın yüce Allah ile ilişkileriyle alakalı iki yönlü olmasıyla önem arz etmektedir.

 Yemin:

Sağ el manasına gelen yemin; bir kimsenin kararlığını pekiştirmek ve başkalarını ikna etmek amacıyla söz ve beyanını Allah’ın adını veya bir sıfatını ya da “kasem ederim” diyerek yapılan akde verilen isimdir. Sözü sağ elle kuvvetlice tutma bağlamında bir akdin pekişmesi manasına geldiği için buna yemin denilmiştir. Farklı isimleri de olan bu kavramı özetlemeye çalıştık.

Yukarda kısa olarak anlatmaya çalıştığımız yemin akdinde, hangi söz ve kavramların yemine girmediğine de kısaca bakmamız gerekir.

Yüce Allah’ın isimleri ve sıfatları dışında kalan eşyanın adına yemin yapılamaz. Yemin ederim, kasem ederim kelimeleri dışında yemin yerine kullanılsa da hiçbir kelime yemin sayılmaz. Mesela, Peygamber, evliya, Kâbe, türbe ve herhangi bir metin üzerine de yemin edilemez. Hatta bir kısım ulemaya göre Kur’an-ı Kerim’in metni üzerine de yemin edilmez. Fakat bazı alimler buna fetva vermişlerdir. Demişler ki, Kur’an’da Allah kelamı geçtiği için onun üzerine yemin etmek caizdir. Faraza Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah’ın isim ve sıfatlarından biri olmasaydı o metin üzerine de yemin edilmeyeceğine dair alimler ittifak etmişlerdir.

İşte, millet meclisinde okunan metnin dinen yemin olup olmadığına bu manada bakmak gerekir. Bir Müslümana bu metnin dayatılması rahatsız edicidir. Ancak, bu şer’i açıdan yemin mi değil mi? Bu durumun ilmi tespitinin yapılması açısından şöyle diyebiliriz: Tek kelimeyle “dini bir yemin” değildir.

Bir de bu metin tüm yemin şartlarını içerse bile, okuyan bir insan için yemin sayılır mı?

Yani bu metin vallahi, billahi, tallahi, yemin olsun veya kasem ederim ki şeklinde olsa dahi okuyan için dini bağlayıcılığı olan bir yemin olur mu? Hayır… Çünkü kişinin kendi isteğiyle bu konudaki sadakatini pekiştirmek için kendisi hür iradesiyle yemin etmesi gerekir. Mesela meşhur olarak İslam hukukunda bir boşama hikayesi üzerinden konuyu anlamaya çalışalım. Bir kişi, eşini üç talakla boşayıp, bunu yazılı bir metin olarak kadı’ya verse, kadı da bu metni okusa kadı’nın hanımı boş olur mu? El-Cevap: Hayır. Burada çok önemli bir nokta var. Onu kaçırırsak ipin ucunu kaçırmış olacağız. O da okunan metnin kime ait olduğu hususudur. Kadı metni okurken; “Ben eşimi üç talakla boşadım” diye bir metin okuyor. Fakat bu metin ona ait olmadığı için Kadı’nın eşi boş olmuyor. Eğer boşama o metne bağlı olursa; Kadı o metinde değişiklik yaparsa eşini boşamak isteyen için de geçersiz olur. Çünkü metin verenin metni olmaktan çıkıp, kadı’ya ait olur. Bugün meclislerde okutulan metin okunurken bir kelime ilave veya eksik olsa, “meclisin metni okunmadı” denilerek o metin tekrar okutulur. Çünkü okunan metin, okuyana değil, meclise aittir.

Bu açıklamalardan sonra bir Müslüman, kişinin özgürlüğüne ipotek konularak herhangi bir metin dayatmasını gücü yettiğince kabul etmemeli. Bu konuda mücadele etmeli. Zaten meclise giden her Müslüman, bu metin dayatmasının zoraki bir dayatma olduğunu bilip bunun kaldırılmasına gücü nispetinde karşı koymalı. Bırakın bunu kalben kabul etmeyi, dil ile söylemek bile iman sahibi her insanı rahatsız etmelidir.

Fakat tüm bunlara rağmen, dayatılan bu metni okumamak adına, ümmetin yönetimi din düşmanlarına da terk edilmez. Rabbim feraset ve izanımızı kendi dini için hadim eylesin. Herkes gibi, Müslümanlara da inançlarına göre dünya hayatında bir hayatı yaşama imkanını versin.