Bugün dünyada toplumsal yönetim krizi yaşanmaktadır. Toplumların yönetiminde bir zulüm hali yaşanıyor. Bundan küresel güçler sorumludur. Çünkü kötü yönetimden, yönetenler sorumludur.
Toplumsal olaylar, sebep-sonuç ilişkisi üzerinden tahlil edilir. Bu, sosyolojinin birer şart ve rüknü gibidir. Bunda, emperyalistlerin Müslümanları yönetimden uzak tutmaları sebep, mazlumların ağlaması sonuçtur. Dünyanın küresel emperyalist sistemleri olan demokratik, laik, sosyalist, liberalist ve kapitalist sistemler, yani, cihanın egemen güçleri, dünyayı cehennem çukuruna çevirdiler.
Tevhidi inanç sistemine göre dünya imtihanının en kritik noktası toplum yönetimidir. Bu hem Kur’an (Bakara/30) açısından hem de toplum bilim açısından hayati bir öneme sahiptir. Bu manada en büyük sorun, ümmetin nezdinde toplum yönetimine bu kadar önem verilmemesidir. Bu yanlış tahayyül, Müslümanları parçaladı, emperyalistleri güçlendirdi. Zalimler, mazlumlara ümmetin bu yumuşak karnından istifade ederek zulm etmektedirler. Ümmet niçin bu kadar perişan? Çünkü şu anda Ümmetin kahir ekseriyeti, bırakın kendi yönetimine talip olmasını, İlahi hakimiyete düşman olan inançsız siyasal yapılara oy vererek desteklemeyi normal görecek kadar tevhidi bir körelmeyi yaşıyor.
Bugün, Ümmetin kendi siyasal yapısını oluşturamadığı ortada. Tüm bunlara rağmen, İslami siyasal yapıların iflas ettiğini söylemek bir garabetten başka bir şey değildir. Var olmayan bir şey için iflas ettiğini söylemenin reel bir karşılığı yoktur. Olmayan bir yapının iflasını iddia etmek bir cehalettir. Fakat şöyle bir gerçek de vardır ki, o anlaşılmazsa, konu içinden çıkılmaz bir hale gelir. O da şudur; Ümmetin aziz ulema ve meşayihinin, toplum yönetimine talip olması gerekir. Yoksa, bunun faturası ümmete ağır bir şekilde kesilmeye devam edecek.
Siyaset ve toplum yönetiminin aziz İslam uleması ve meşayihin indinde önemini yitirmesi demek, ümmetin siyasal anlayışta kansere yakalanması demektir. Bu yanlış toplumsal yönetim tasavvuru, yönetimsel egemenlik açısından toplumsal bir zihin kirlenmesini oluşturur. Toplum yönetiminin İslami veya gayri islami olması arasında farkın kaybına sebep olur. Bugün ümmet olarak bunun zararlı faturasını ödüyoruz. Bu böyle olunca bir Müslümanın oyunu kime verdiğinin önemi de kalmıyor. Bugün Müslüman olduğunu söylediği halde İslam’a düşmanlık yapan partilerin egemenliğine rahatlıkla oy verilmesinin altında yatan en büyük sebebin bu olduğu kanaatindeyim.
Fesubhanellah! Allah’a düşman olan bir dinsiz şahıs, sistem ve ideolojinin hakimiyetini, Allah’a inanmış bir toplumun oy vererek desteklemesi nasıl bir körlük? Hafizenallah! Çünkü verilen her bir oyla insan o partinin ideal ve düşünce tasavvurunun toplumsal hakimiyetine destek vermiş oluyor.
Halbuki, Kur’an’ı Kerim’in üzerinde durduğu ana esas budur. İlahi sistemi veya gayri İslami sistemi savunanlar diye iki taifeden bahseder. Batılı savunanlar, kişinin öz babası, kardeşi ve evladı dahi olsa kişi asla buna destek veremez. Tevbe/23 ve Mücadele/22. Bırakın onlara oy vermeyi, dua etmek bile caiz görülmüyor. Tevbe/113,114.
Dünya içinde bulunduğu an itibariyle tarihte olmamış kadar bir buhran içine girmiştir. Aynı zamanda insanoğlu yer altı, yer üstü ve uzay alanında bugün ulaştığı seviye kadar tarihin hiçbir devrinde ulaşmamıştı. Fakat bunalım ve güvensizlikte de tarihin hiç bir devrinde bu kadar düşmemişti.
Yani, bunca nimet ve imkana rağmen, dünyada dökülen kanlar, yıkılan evler, payimal edilen namusların çiğnenmesi ve deniz sahillerinde ve bomba imha göçükleri altında ölü çocuk cesetlerinin çıkmasıyla zulüm ayyuka çıkmıştır. Peki bunda kim suçlu? Bunlar kimin eseri? Zulmü yapan zalim ortada. Yani dünyaya egemen güçler sorumlu. Fakat bizim de bu konuda karnemiz çok temiz değildir tabi ki…
Özetle, şuan dünyanın en büyük sorunu düzensiz yönetim sorunudur. Toplumsal yönetimden Müslümanların uzaklaştırılması ve küresel güçlerin zulümde birlikte hareket etmesinden kaynaklandığı kanaatindeyim. İslam toplumu parçacıklara bölündü. Küresel güçlerin birleşmesi dünyanın kıyameti demektir. Enfal/73. Buradaki olumsuzluk iki boyutludur. Birincisi dünyayı idare etmekle mükellef olan müminlerin bırakın dünyayı, kendi toplum yönetimini dahi din düşmanlarına terk etmeyi sorun olarak algılamaması. İkincisi, zalimlerin zulümde ittifak etmeleridir. Dünya hayatında en büyük fırtına, zalimlerin yardımlaşarak ittifak etmeleridir. Zulmün ittifakı her zaman gezegenimize zarar vermiştir. Şuan çıkan olaylar İslam’ın siyasal yapısının iflası değil, yokluğudur. İflas edenler, küresel güçler ve onların ideolojileridir.