İnsanın insan ile olan ilişkilerinde yakın olmayı ifade eden kavramların başında şüphesiz ki uhuvvet/kardeşlik gelir. Yaptığım araştırmamla, Kur’an’da beş çeşit kardeşliğin geçtiğini gördüm. Bu konunun yapısı ve taşıdığı mana üzerinden işin bize bir takım itikadi, ahlaki ve hukuki sorumlulukları yüklemiştir.

                                1-İnsani Kardeşlik

Konu hakkında birçok ayeti kerime bulunmaktadır. Bunların başında Hucurat suresinin 13. Ayeti gelir. Bu ve benzer ayetlerde bu konu açıkça zikredilmektedir. Konu ile ilgili ayetlerde, tüm insanların kast edildiğini Kur’an’ın bütünlüğü içinde baktığımızda bunu görebiliriz. Bu büyük insanlık ailesinin fertleri dinimize icabet eden ve etmeyenler diye iki kısma ayrılır. Dine icabet edenler ve dinen muhatap olan kardeşlerimiz. Böylece, kimisinin hukukundan, kimisinin de İslam davasını kendilerine götürüp davet ve tebliğinden sorumluyuz. Bu kardeşliğin bize yüklediği sorumluluğun yakınlık sırası ile beşinci derece muhatap bir kardeş kitlemizdir.

                              2-Toplumsal Kardeşlik

            Hud/84. Ayette, Hz. Şuayb, “sizin zarar etmenizden korkuyorum” diye yaptığı uyarı biçimi demek istediğimizi özetlemektedir. İşte bu bir kardeşlik görevidir. Tüm peygamberler ve onları takip eden davetçilerin içinde bulundukları toplum ile ilişkileri bu çerçevededir. Bu insanın içinde bulunduğu toplumun yaşam şartları içinde bir çalışma ve davanın temsiliyetini ifade eder.  

Hayatta yeme içme barınma ve güvenlik gibi, hayatın sürdürülebilirliği içinde bir toplum kardeşliğidir. İnançlar farklı olsa da bu böyledir. Bunun en canlı örneği Medine’de kurulan ilk İslam devletidir. Medine’de bulunan farklı inanç gruplarının kendi aralarında bir toplumsal sözleşme (anayasa) 47 veya 52 maddeleri etrafında farklı düşünce sahiplerinin bir araya gelip altına imzalarını attıkları bir toplumsal mutabakat, dünyanın şuanda içinde bulunduğu şartlar itibarı ile güzel bir örnek teşkil etmektedir. Bu çeşit toplumsal kardeşlik kavmiyetçilikten öte, bir nevi, tam olmasa da vatandaşlık gibi ortak bir sorumluluğa tekabül eder.

Toplumun her kesimi için uyulması gerekli olan ortak kurallar vardır. İşte bu hak ve hukukun ortak paylaşımını Kur’an toplumsal kardeşlik olarak bize sunmaktadır.

                                   3-Süt Kardeşliği

Nisa suresi/23. Ayeti kerimenin konusu süt kardeşliğidir. Kendisi ile evlenmenin haram olduğu akrabalardan bir kısmının süt kardeşliği olduğunu beyan eder. Bu kardeşliğin biz inanan insana yüklediği sorumluluklar insani kerdeşlik, toplumsal kardeşliğin yanı sıra, nikah hürmeti hukukunu yüklemektedir. Bize olan yakınlığı itibarı ile üçüncü derecede sorumluluk yükleyen Kur’an-i bir kardeşliktir.

                                 4-Din Kardeşliği

Hucurat/10. Ayet bunu beyan eder. Bu kardeşlik çeşidi de bundan önceki üç kardeşliğin yüklediği sorumluluklar ile beraber ayriyeten dini ve uhrevi sorumluluklar yükleyen bir kardeşlik çeşididir. Süt kardeşliğinde nikah mahremiyeti gibi bir evlilik hürmeti bunda yoktur. Ancak, diğer dört kardeşlikten daha önceliklidir. Din kardeşliği zaman ve mekan sınırını aşan en üst bir kardeşlik çeşididir. Sevgi ve muhabbette, yardım ve dayanışmada, sır saklayıp sır paylaşmada, velayet ve vekaletimizi verebildiğimiz bir kardeşliktir. Bizim asla vaz geçemeyeceğimiz kardeşlik din kardeşliğidir. Tevbe/ 23 ve 24. Mücadele/22. Ayetlerde bu net bir şekilde ifade ediliyor.

                                   5-Sülbi Kardeşlik

Yusuf/89. Ayet, sülbi kardeşlikten bahseder. Aile hukuku açısından birinci derece bize yakın olan bu kardeşlik: Aynı anne babadan, baba bir ya da anne bir olan kardeşliktir. Bu kardeşlik dini kardeşlikle çelişmediği müddetçe kişiye fıtraten en yakın olanıdır. Diğer kardeşliklerin hukuku ile beraber, nikahın hürmeti ve varis olma hukuku ile diğer tüm kardeşliklerden ayrılmaktadır. Kişi sülbi kardeşini fıtraten sever. Kur’an’ın bahsettiği bu beş çeşit kardeşlik bize bir takım sorumluluklar yüklemektedir. Demek ki Kur’an’da, öyle ya da böyle tüm insanlar ile bir yönü ile kardeşiz. Bu, insani, toplumsal, süt, sülb ve din kardeşliğidir.

Dünyanın gelişen şartlarına göre yeni içtihadların yapılması şarttır. Kadim fukahamız komşu ilişkilerini Müslüman ve Müslüman olmayan komşu diye ikiye ayırmışlardır. Gayri Müslimleri de Darul-Harp Ve Darul-İslam’da yaşayanlar diye ikiye ayırmışlardır. Bu güzel bir tasniftir. Günümüz Fukaha-i kiram da onun üzerine bugünkü dünyanın bir köy haline geldiğinin tasavvuru üzerine bir içtihad geliştirmesi gerekir. Yani dünyanın darül insan haline geldiğini görerek, bu basiret üzere bir fıkıh geliştirmesi gerekir. Tüm dünya insanı ile artık komşu olduğumuzun farkına vararak, ona göre bir fıkhın geliştirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Zaten ictihadlar zaman, mekan ve şartları dikkate alarak geliştirilen bir hukuk dalıdır. Bu beş kardeşliğin Üssül-Esası, zamanı iyi okuya bilmekten geçer.