İctimai/siyasal yapının tekelleşmemesi için idari mekanizmada şeffaflık esastır.

Kur’an-ı Kerim bu konu üzerinde çokça durmaktadır. Bunun en can alıcı yönü, Resul-i Ekrem’in (sav) yüce Allah ile görüşme diyebileceğimiz vahyin iniş zamanlarında, benimle görüşmen yeterlidir demedi. “İş konusunda onlarla istişare et” dedi. Şura ve istişareyi emretmesi özelde Resul-i Ekrem’e (sav) ve genelde tüm Müslümanlara bir öğüttür.

Mesela “ليس للانسان الا ما سعي” Hayatın yasaları vardır. Kâinat sürekli bu yasalarını yenilemektedir. İnsana düşen bu yasalara karşı kendini yenileyebilmedir. Sıkıntı değişen yasalarda değildir. Asıl sıkıntı kişinin, değişen kâinat yasalarını iyi okuyamama ve buna karşı yanlış pozisyon almasındadır. İslam’da tecdit hareketi veya İslam içtihadı da bunun için vardır. Yani siyasal sorun değişen kâinat yasalarına karşı tecdide gidememe sorunudur. Yüce Rabbimiz bu konuda kişinin inancına değil, yasalara uyup uymadığına bakarak muamele eder.

Sağlıklı bir toplum yönetimini elde etmek veya elindekini muhafaza etmek için yapılanların teba ile şeffaf bir şekilde paylaşılması gerekir. Yönetim ne kadar düzgün olursa olsun aleyhte bir algı oluşursa o yönetimin ayakta kalması mümkün değildir. Yöneticinin iyi niyetli ve iyi şeyler yapması yetmiyor. Eğer iyi niyet ve iyi iş yapmak yeterli olsaydı, buna en liyakatli olan Peygamberimizdi. Ama O’na da “işlerinizi istişare ile yapın” dedi. İyi işler toplumdan bağımsız olamaz. Mutlaka lehte bir kamuoyunun oluşması gerekir. Dinin özü, davanın dili, akide ve ahlakı apaçık deliller ve temel esaslar üzerinden yapılmalı. Buradaki netlikten sadece sözle sınırlı kalmayı kast etmiyoruz. Yapılacak işler önce istişareye açılmalı, şeffaf bir şekilde üzerinde fikir yürütülmeli. Daha sonra olgunlaştırılıp yürürlüğe konulmalı. Tevbe/36. Yusuf/40. Rum/30, 43. Hud/112. ve benzeri ayetlerde apaçık bir istikametten bahseder. O da aşırılıklardan uzak ölçülü ve dengeli bir yolun İslam davası için istişare şartını öngörür.

Bunun için Hz. Musa (as) sihirbazlara hitaben, “قال موعدكم يوم الزينة وان يحشر الناس ضحي” Taha/59. onları meydana davet eder. Çünkü davanız hak, elinizdeki deliller güçlü ve söyleyeceğiniz söz de net olunca sizin açık iş yapmanız gücünüze güç katar. Hasımlarınız sizi gizli bir düelloya davet etme veya yeraltına sizi çekmede ısrar etseler bile, siz konuyu topluma taşımada ısrarcı olmalısınız.

Firavun bütün desiselerini getirdiğinde, Hz. Musa(as) ” يوم الزينة و ان يحشر الناس” Taha/59 Her kesin gelebileceği bir yer ve gündüzün apaçık zamanı dedi. Siyasal bir zihin içinde bu olaya bakamayan insan, asanın nasıl sihirbazların sihrini yutmaya takılı kalabilir.

Yine, Taha/62. Ayette “ فتنازعوا امرهم بينهم واسر النجوي” Kendi aralarında anlaşamayınca işlerini gizlice fısıldadılar. Firavun vaziyeti kurtarmanın yoluna başvurarak der ki; “ فتولي فرعون فجمع كيدهم ثم اتي”  Böylece bütün hilelerini toplayıp geldi. Ama burada açık gündemi Musa, gizli fısıldamayı Firavun istedi. Daha sonra Firavun, Musa’nın gündemine uyarak iş yapmaya çalıştı. Gündem belirlemek kendi başına bir siyasal başarıdır. Firavun dedi ki; فاجمعوا كيدكم ثم اءتوا صفا” Saflarınızı sıkı tutma günüdür. Doğruyu söyledi. Ama geç bir karardı. Toplumsal olaylar boşluk kabul etmez. Doğru da olsa gecikerek alınan siyasal kararlar yok hükmündedir. Böyle kararlar toplumda da karşılık bulmaz. Hulasa, kendi iç tartışmalarını bitiremedikleri için gizli bir şekilde fısıldayarak alınan kararların sonu hüsran olur.

Neml/32. Ayette, “ ما كنت قاطعة امرا حتي تشهدون”  “siz olmadan asla ve kat’a yasa çıkarmış değilim.” Diyen Belkıs’ı yüce Allah hidayetle mükafatlandırdı. 

Yasaların şeffaflığı yönetimin selameti ve devamı için şarttır. Şeffaf yönetim, yöneticinin aklını kullanıp başka akıllardan da istifade etmesiyle ancak mümkündür. Akıllı insan aklını kullanarak iş yapan insandır. Daha akıllı insan da, hem aklını kullanan hem de başkasının aklından istifade edebilen insandır. Pelit insan aklını hiç kullanmayan insandır. En pelit insan, aklını kullanmadığı gibi, başkalarının aklı ile iş yapan insandır. Bu bağlamda batının aklı ile İslam toplumlarını idare etmeye çalışanların, İslam beldelerinde Müslüman kavimlerce sevilmemesinin sırrı da budur. 

Kişisel zihni akıl, toplumun siyasal aklına ulaşamaz. Bunun için kişisel aklın zirvesini yaşayan Resul-i Ekrem’e(sav) bile Rabbimiz Ali İmran/159 Uhud harbinde yerlerini terk edenlerin de içinde bulunduğu bir toplumla dahi istişarede bulunmayı emretmiştir. Bugün Müslümanlar olarak, bizim siyasal zihin dünyamızda bu ayetlerin iyice oturtulması gerekir. Yüce Allah ile görüşen bir peygamber, niçin kullarla istişare etsin ki? İşlerin istişare ile olması demek, onları toplumdan habersiz yapılmaması demektir. Toplumda yapılan işlerin şeffaflığının önemi açısından bu ayetlerin iyi değerlendirilmesi gerekir. İslam, despotizmi asla kabul etmez. Bütün bunlar yönetimde şeffaflığın önemli olduğunu göstermektedir.