Haz peşinde olup, dünyada trend olan bütün hazları tatmaya gayret eden insanların hızına diyecek yok doğrusu...

Ne de olsa haz ve hız çağındayız!

Gaye böyle olunca, her yeni gün haz damarını çatlatacak yeni hazların arayışına girenlerin ve bu doğrultuda yeni akımlara kendini bırakanların sayısı azımsanmayacak kadar çok...

Şimdi tam da bu taleplere karşılık gelecek, yeni ve global bir tat(!) arz edilmiş durumda.

Arz-talep döngüsünü, haz ve hız ekseninde döndürecek bir ürün yani.

Arap çikolatası...

Namı diğer “Dubai Çikolatası”.

Katmerli Arap düşmanlığını dahi, çikolata sıcaklığında eritecek bir lezzet (!)...

Öyle ki, ABD’den Asya’ya, Arap Yarımadası’ndan Avrupa’ya, kısacası dünyanın dört bir tarafında milyonlarca insan bu çikolatayı tatmak için sıraya giriyor.

Hem tadım anları da kayda alınıyor ve titiz prodüksiyonlarla servis ediliyor sosyal medya üzerinden...

Savaşlar veya ekonomik krizler çok da etkilemiyor bu durumu anladığımız kadarıyla.

Son zamanlarda katmerlenen Arap düşmanlığına inat, insanımız hâlihazırda bu çikolatanın ufak bir tabletine 50 dolar (1.700 Türk Lirasının üstü takriben) vermekten çekinmiyor.

Firmalar muadilini çıkarmada yarışıyor adeta...

Hadi sadece nefsini tatmin için bu hazzın peşinde koşanlar, israf veya bir çeşit gafletin içine düştü diyelim..

Ama bir yandan Arap düşmanlığı yapıp, bir yandan da bu kuyruklarda yer alanların durumu ne tuhaf bir şey...

Dimağlarda Arap düşmanlığı nefreti, damaklarda Arap çikolatası lezzeti...

Tezat, hem de ne büyük tezat...

israilin 7 Ekim'den bu yana düzenlediği hunharca saldırılarda  40 binin üzerinde insan katledildi. 100 bine yakın insan yaralandı. 100 binlerce insanın evleri, düzenleri ve tüm yaşamları ellerinden alındı.

Kadınlar, çocuklar, bebekler dahi paramparça edildi…

Daha geçen gün, siyonist işgal rejimi sözde ordusu, Gazze'de Aksa Şehitleri Hastanesi’nin avlusunda bulunan, yerinden edilmiş Filistinlilerin çadırlarını bombaladı ve içinde kadınların, çocukların da bulunduğu çadırlarda, insanlar diri diri yanarak şehit oldu...

Ama nasıl da unuttuk…

Sahi onlar Araplar değil mi!?

Kadınları kadından, çocukları da çocuktan sayılmaz ki...!

Hatta bu Arapların, hayvanları bile hayvandan sayılmaz değil mi!?

Hem öyle olsa, elbette bizim hak, hukuk, adalet, özgürlük aşığı kadın hakları, çocuk hakları ve hayvan hakları savunucuları elbette üç beş kelam eder, en azından ufak da olsa bir tepki verirlerdi değil mi?

En azından yakın zamanda onlarca kadın hakları savunucusu(!) bir araya gelmişken, kadın haklarından saatlerce dem vurulmuşken ve milyonlarca insana ulaşma imkânı oluşmuşken, “Mevzular açık, ama mikrofonlar bu zulme kapalı” oyununu oynamazlardı, kesinlikle!

Demek ki, mazlumun dili, dini, ırkı büyük ara fark ediyor...

Fakat ne hikmetse Arap’ın petrolünün değeri oluyor da kanının bir değeri olmuyor bu Materyalist, Kapitalist ve Emperyalist dünyada...

Zira ortada tüm insanlığın ar damarını çatlatacak bir zulüm varken, hâlâ Arap düşmanlığı üzerinden kör, sağır, dilsiz kalmayı tercih edenler var...

Ama, söz konusu haz damarını çatlatacak lezzetler, cüzdanları dolduracak menfaatler ve ideolojik öncelikler olunca, işin rengi değişiveriyor...

Yazıklar olsun ey İnsanlık!!!