Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti iktidarı süresince, pek çok kere eğitim ve kültür alanındaki eksikliklerini bizzat dile getirdiği herkesçe malum..

Örneğin; konuya ilişkin bir konuşması aynen şu şekilde:

Geçtiğimiz 15 yılda her alanda tarihi başarılara imza atarken eğitim, öğretim ve kültür konusunda niye geride, nispeten geride kaldığımız hususunda hep hayıflanıyorum. Demek ki bir şeyleri eksik bırakmışız. İnşallah önümüzdeki dönemde bu eksikleri tespit edip ortadan kaldıracak geçmişin kayıplarını telafi etmenin yanında geleceğe güzel bir miras bırakacak eğitim, öğretim ve kültür politikalarını hayata geçireceğiz.”

Tabi bu özeleştirilerin ardından yıllar geçti,  yüz binlerce çocuğumuz, gencimiz yap boz tahtasına dönen eğitim sisteminin mağduru olmaya devam etti.

Sosyolojik ve psikolojik olarak ülkece bu mağduriyetlerin kurbanı olduk. Etkileri de öyle hemencecik kalkacak türden değil elbette.

Hülâsa eğitim konusunda köklü değişikliklerin ve müfredat değişikliğinin olması herkesin dile getirdiği acil bir ihtiyaç idi.

Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” başlıklı ‘Yeni bir Müfredat taslağını’ kamuoyu ile paylaştı.

Bu müfredat konusunda da “Tecrübe, Öneri ve Desteğiniz Bizler için Önemli!” diyerek, eğitime gönül veren herkesten gorusoneri.meb.gov.tr adresi üzerinden bir haftalık süre içinde görüş ve öneriler için bir “imkan” sunuldu. Her halükarda bu imkân muhakkak değerlendirilmeli elbette.

Ancak doğrusunu söylemek gerekirse, 10 yılı aşkın bir süredir, 20 çalıştay, yüzlerce toplantı, yüzlerce akademisyen, binlerce eğitimci ve binlerce görüş üzerinden oluşturulduğu ifade edilen 27 klasör ve binlerce sayfadan oluşan müfredatın, bir haftada hakkıyla incelenmesi, değerlendirilmesi kesinlikle mümkün değil. Dolayısıyla bir haftalık gibi bir sürede görüş ve öneri istemek hem adil ve hem de gerçekçi değil.

Zira bazı kesimler, müfredatın kitaplarının bile hazırlanmış olduğunu ve formalite icabı görüş alındığını öne sürüyor...

Bunun yanı sıra, bazı kesimler ise integralin kaldırılıp, yerine manevi ağırlıklı derslerin eklendiği iddiasıyla eleştiri yaparken, bir kesim de evrim teorisinin kaldırılmasından dolayı, bilim elden gidiyor yasını tutmaya başladı bile.

Buna benzer eleştiriler uzayıp gidiyor.

Hasılı herkes kendince hassas olduğu noktalardan yaklaşıyor meseleye...

Ama ve fakat bizler şunun sancısını taşıyoruz...

“Oluşturulan bu yeni müfredat da yetkin ve erdemli insan, ruh ve beden bütünlüğü, bilgi ve bilgelik, geçmişten geleceğe eğitim prensibi, değerler, ahlaki bilinç ve estetik bakış açısına sahip olma prensipleri üzerinden tasarlanan öğrenci profili” hedefine ulaşmak için oluşturulan teorik taslak, pratiğe ne şekilde geçirilecek?

Bu konunun bireysel farklılıklar ve fırsat eşitliği bazında sosyoekonomik, sosyokültürel, psikososyal ayağı bir tarafa, mütedeyyin insanların, sırf birilerini memnun etmek adına, yıllardır görülmeyen hassasiyetleri, geriye atılan öncelikleri, karşılanmayan istekleri, taaccüple karşılanan talepleri gerçekten karşılık bulacak mı?