Ey Haremeyn’de (Mekke ve Medine’de) ibadet eden, eğer, bizim nasıl bir ibadet içinde olduğumuzu bilseydiniz ibadetlerle oynadığınızı anlardınız.!
Siz yanaklarınızı gözyaşlarınızla ıslatırken, bizler yanaklarımızı kan ile süslemekteyiz.”
Şefkat tokadı misali bu çarpıcı ifadeler, Filistin ve Gazze’nin onurlu direnişinin sesi ve nefesi olan Ebu Ubeyde’ye ait.
Ramazan ayının başlarında yaptığı o manidar konuşmasındaki bu cümlelerin asıl sahibinin Abdullah ibni Mübarek olduğu söyleniyor. Abdullah ibni Mübarek, cenk, cihad ve ribatta, İslam ordusunda murabıtlık yaparken, ‘’Abid’ul Haremeyn’’ lakabıyla ün salmış mutasavvıflardan, irfan ehlinden Fudayl Bin İyad’a bir mektup gönderir ve işte o bu ifadeler ilk olarak bu mektupta yer alır.
Doğrusu bu ifadeleri günümüzde yeniden terennüm etmek büyük bir cüret ve eşine az rastlanır bir harekettir..
Elbette bu cüret ve hareketin muharrik gücü yıllardır ve elbette aylardır hak ile batılın, mazlum ile zalimin savaşında bizzat mücadele etmekten ve İlm-el-yakîn, ayn-el-yakîn, hakk-el-yakîn tüm yaşananlara şahit olmaktan ve adil bir şahit olarak, şahitliğinin gereğini yapmaktan geliyor..
Ebu Ubeyde işte bu direniş ruhu ve aylardır yaşananların sancısıyla muazzam bir ders veriyor..
Başları önlere eğdirecek, kalpleri rikkate sevk edecek, gaflet perdelerini bir çırpıda yırtacak bir ders.
Ve bu dersiyle şu ayeti kerimeyi bir kez daha hatırlatıyor milyarlara...
“Allah, Beyt-i Haram (olan) Kâbe’yi insanlar için bir ayaklanma (kıyâm evi, merkezi) kıldı; Haram Ay’ı, kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu, Allah’ın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Allah’ın gerçekten her şeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir.” (Maide 97)
Ebu Ubeyde bu seslenişiyle, ümmetin izzeti ve kutsalları için, her biri önceden nişanelenmiş, birer kurbanlık misali canını veren aziz bir halkın sözcüsü olarak, insanlık için kıyam merkezi olan Kabe’nin etrafını cismen kuşatan tüm Müslümanlara kıyam çağrısında bulunmuş, onları ümmeti vahdete ve zaferlere taşıyacak heybetli bir kıyamı kuşanmaya davet etmiştir adeta...
Hakeza aç, açık ve türlü belalarla boğuşan bir halkın temsilcisi olarak, bolluk, bereket ve refah içinde ibadetlerin coşkusuyla cezbeye gelen Müslüman kardeşlerine, Hacerü’l Esvedi selamlarken Allah (c.c) ile yaptıkları biatlerini, Rabblerine kul, Resulüne ümmet olmak için lebbeyk nidalarıyla verdikleri sözleri ve bu sözlerin gereği olarak müminlerin kardeşlik ahdini hatırlatmıştır.
Kardeşin kardeşe bir naziresi olarak...
Rabbimiz İslam ümmetine bu çağrıya kulak vermeyi ve vahdet ile kıyama kalkmayı nasip etsin...
Bu özlem ve dualarla şunu istiyoruz; insanlığın kıyam merkezinden bir kıyam daha ya Rabb! Bir diriliş daha...