Geçtiğimiz günlerde Katar Başbakanı Muhammed bin Abdurrahman’ın;

“L**T , bizim inancımızda asla kabul edilemeyecek bir şeydir. Katar’da sadece eşcinsellerin değil tüm insanların halka açık ortamda sevgi gösterisinde bulunması yasaktır” açıklaması pek çok kesimce  konuşuldu, tartışıldı. “Sevgi gösterisinden” kastının ne olduğu gayet açık. Şerhini düşmeye gerek yok sanıyoruz.

Sapkın lobinin İstanbul’da, Devlet Demir Yollarına bağlı Marmaray’da çektiği, maksatlı ve subliminal mesaj yüklü  reklam filminin yayınlandığı şu günlerde, aynı açıklamayı ve yasağı Türkiye’deki etkili ve yetkili makamlardan da duymak istiyoruz.

Zira, herkese ve her yaşa açık sosyal alanlarda, toplu taşıma araçlarında vb. yerlerde alenen yapılan bazı çirkin fiiller artık kabul edilebilecek gibi değil.

Hangi fikirden olursa olsun, edep ve haya duygusunu yitirmemiş her insanın aynı sancıyı çektiğinden eminiz.

Bilhassa ailece gezerken, yolculuk yaparken alenen sergilenen bu edepsizliklerden, çoluk çocuğumuzu nasıl koruyacağımızı şaşırdık neredeyse...

Kanal değil ki kumandayla değişsin,TV değil ki, kapatılsın...

Üstelik bazen yolculuk halindeyken maruz kalınabiliyor bu durumlara..

Uçak,tren, otobüs, vapur vs...

O mekânı terketme imkânına da sahip olamayabiliyor aileler..

Kısacası edepten, iffetten ve hayadan soyutlanmış bu çirkin fiilleri birileri “özgürlük” kılıfıyla meşrulaştırarak işlerken-onlarca, yüzlerce insanın özgürlüğünü ayakları altına alabiliyor umarsızca...

Bilhassa çıplaklık modasıyla (Bakınız, tesettürsüzlük demiyoruz. Moda marifetiyle topluma pompalanan bir çıplaklık söz konusu) beraber artan bu fahşa furyası, kabul edilebilir değil!

Asla sevgi ve saygı kavramlarıyla izah etmeye kalkmasın kimse..

Çünkü bu sevgiyle izah edilebilir bir şey değil, o sebeple kimsede bu konuda saygı beklememeli...

Mevzubahis durumun normalleşmesine, sıradanlaşmasına da  asla müsaade edilmemeli!!!

Böyle devam ederse, beş yıl,on yıl sonrası ne olacak!?

“Akıldan yoksun hayvanlar” ve “akıl sahibi insanlar” arasında fark kalmayacak mı?

“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân)

Hadisinden yola çıkarak şunu ifade edelim ki; biz Müslümanlar, sürekli imanın en zayıf derecesi üzerinden pozisyon almaktan yorulduk artık!

Mütedeyyin insanların oylarıyla belli makamlara gelmiş insanlar artık bu konu ile ilgili somut adımlar atmalıdırlar.

Şimdi değilse ne zaman???

Allah’ın çizdiği sınırları aşmayarak orada duranlarla bu sınırları aşıp ihlâl edenler, bir gemiye binmek üzere kur’a çeken topluluğa benzerler. Onlardan bir kısmı geminin üst katına, bir kısmı da alt katına yerleşmişlerdi. Alt kattakiler su almak istediklerinde üst kattakilerin yanından geçiyorlardı. Alt katta oturanlar:

Hissemize düşen yerden bir delik açsak, üst katımızda oturanlara eziyet vermemiş oluruz, dediler.

Şayet üstte oturanlar, bu isteklerini yerine getirmek için alttakileri serbest bırakırlarsa, hepsi birlikte batar helâk olurlar. Eğer bunu önlerlerse, hem kendileri kurtulur, hem de onları kurtarmış olurlar.” (Buhârî)

Hepimiz aynı gemideyiz; günah bataklığına batanlarla beraber batmak , boğulmak ve batıp, boğulanlarla helâk olmak istemiyoruz. Hep beraber iki cihanda da kurtulmak istiyoruz...