Kutlu Nebi buyurdu ki;

“Kalbinde hardal tanesi kadar iman olan hiç kimse, Cehennem’e girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan hiç kimse de Cennet’e giremez.” (Müslim, İman)

Elbette bu ancak kalbi haşyet duygusuyla ürperen, müminleri tir tir titretecek bir ferman. Ne demek hardal tanesi kadar!?

Yani ağırlığı 0,000707 gram olarak tahmin edilen, bir gram kadar bile olmayan küçücük hardal tanesi..

Evet belki daha büyük bir oran olsa, nispeten daha rahat bakabilirdik meseleye ancak; kim kalkıp bende hardal tanesi kadar bile kibir yoktur diyebilir ki?

Bu konuda kendini hatadan, kusurdan beri görmek, zaten kibirli olmanın en büyük alameti değil midir? Zira böylesi konularda, temkin, teyakkuz ve tevazu olmazsa kibir, bir ur gibi kalbimizi sarıp, sarmalayacaktır.

Bu nedenle önce kibre götüren, ucub ve gurur gibi kalbi hastalıklardan ve benlik hesaplarından korunmak ve arınmak esastır.

Peki neydi ucub? Hatırlayalım kısaca; kendini beğenme ve meziyetlerini kendinden bilme, kendi nefsinde kendini övme...

Gurur; kendini beğenerek gaflete kapılma, çalım, övünme, böbürlenme kendini insanlardan farklı görmek ki bu sonra üstün görmeye yani kibre götürür...

Neticede  hiç kimse birdenbire kibre müptela olmaz. Önce ucub ve gurur basamaklarından tırmanır ve sonra kibre düşer!

Aldanır, ziyana uğrar ve hüsrana düşer...

Böylece sadece kendine değil, içinde yaşadığı topluma da yazık eder. Kısacası güdülen benlik davası, biz inancını ve mefkuresini de yok eder. Eylem ve söylem bazında da böyle olur ne yazık ki...

Yazımızı Mesnevi’den, bizi bu konu hakkında dikkate ve rikkate davet edecek bir hikayeyle bitirelim...

“Küçücük bir fare kocaman bir devenin yularını tutmuş kurula kurula gidiyordu. Kendi küçüklüğünü görmeden:

Deve manidar bir şekilde:

Fare, mahcubiyet içinde kekeleyerek şöyle cevap verdi:

Deve suyun içine girip:

Fare utana sıkıla itirafına devam etti:

Bunun üzerine akıllı deve, ona şu nasihatte bulundu:

İyiden iyiye gerçeği anlayıp utanan fare:

Deve merhamet edip ona acıdı:

Bir hatırlatma!

Eğer bu hikayede gayriihtiyari kendimizi devenin yerine koyduysak, hızlıca kalbimizi gözden geçirelim.. Bu da ucub, gurur ve kibre dair bir belirti olabilir.

Ders ve ibret almak için, hikâyedeki farenin yerine koyalım kendimizi.

Çünkü bu farenin durumuna düşme ihtimalimiz her daim olabilir...