Sosyal medyanın hayatımıza büsbütün girmesinden bu yana, peyderpey sosyal hayattan kopuyoruz mu nedir?
Söylemek istediklerimiz, iletilerimiz, özel mesajlarımız, duygu paylaşımlarımız ve dahi davetimiz bile neredeyse sadece sosyal medya ağları üzerinden yapılır oldu. İstisnaları ayrı tutmakla beraber, genel olarak durumun böyle olduğunu her birimiz bizatihi müşahede ediyoruz.
Elbette doğru ve yerinde kullanıldığı zaman, teknoloji bir nimet. Ancak yanlış, yersiz ve tutarsız kullanıldığı zaman, mihnetten başka bir şey değil.
Örneğin sılayı rahim için, bir mesaj yeterli olur mu ki? Hatta onlarca, yüzlerce olsa dahi..
Hakeza kardeşlik, arkadaşlık, dostluk bağları mesajlarla, iletilerle, duygusal paylaşımlarla ne kadar muhafaza edilip, sürdürülebilir ve güçlendirilebilir ki!?
Peki ya davet!!!
Duyuru mesajlarıyla, program görselleriyle, soğuk ve ruhsuz dijital iletilerle, ne kadar başarılı olabilir ki!?
İnsanların kalbine, ruhuna ne kadar tesir edebilir ki?
Hiç şüphesiz her biri için göz teması, karşılıklı enerji ve sinerji, ortak zaman ve mekânlarda bir araya gelmekten neşet eden, manevi motivasyon, birebir sohbet, muhabbet ve samimiyet gerekir.
Bunlar olmayınca her biri nakıs kalacaktır, ki kalıyor da...
Bilhassa telefonlarda internet kullanımı ve sosyal platformlara hızlı erişimle beraber, pek çok paylaşım, aktarım, “sadece” buralardan yapılır oldu. Ki buna WhatsApp dahildir. Neden böyle bir açıklama yaptık; özellikle sosyal medya temalı yaptığımız programlarımızda, bazı kardeşlerimizin, benim hiçbir sosyal medya hesabım yok diyerek, çok etkin ve aktif oldukları WhatsApp mecrasını, durum paylaşımlarını ayrı tuttuklarına şahit olduk.
Genel olarak sosyal medya paylaşımlarına dair bu yönelim, haliyle insanlar arasındaki “ru be ru”, “face to face”,”birebir” etkileşimi, ünsiyeti ve muhabbeti sekteye uğrattı. Çoğumuz samimiyetimizi, muhabbetimizi, davetimizi, tebliğimizi, meramımızı bir paylaşımla, bir mesajla aktarabileceğimiz gafletine düşebiliyoruz.
Telefonumuzdaki bir numaraya dokunurken, o numaranın sahibine, kalbine, hayatına da dokunduğumuzu sanıyoruz. Oysa hakikat bu değil elbette.
Yeri gelmişken kısaca değinelim, bir de buna sosyal medya paylaşımlarımız ve sosyal hayattaki davranışlarımız arasındaki tezatlar eklenince, içinden çıkılmaz bir hale geliyor mesele.
Öyle ya, genel olarak, sosyal medya paylaşımlarına bakacak olursak, herkes âlim, herkes muttaki, herkes muhteşem birer insan!
Ayetler, hadisler, özdeyişler, güzel ve anlamlı sözler, afili nutuklar havada uçuşuyor!
O vakit, şairin dediği şu sözü hatırlıyoruz ister istemez..
“Herkesin niyeti iyiyse biz kötüyü kimden gördük?”
Hülasa tekrar konumuza dönecek olursak, her türlü bağımızı, diyaloğumuzu, irtibatımızı telefon ve sosyal medya ağları üzerinden sürdürebileceğimizi sanıyorsak ciddi anlamda yanılıyoruz.
Çünkü hayat sosyal medyadan ve telefondan ibaret değil. Onlardan ayrı ve gayrı, koca bir dünya var...
Hatırlayanlar vardır, bir dönem küçük bir cami talebesi bile dersine gelmese, ertesi gün hocası peşine düşerdi..
“Bu talebem, nerede, neden gelmedi acaba?” diye, ziyaretine giderdi..
Şimdi, yani günümüzde, iletişim ve davetimizde yeni trend ne peki!?
“Mesaj attım, dönen olmadı...”
Eğer iletişim ve irtibatımızda sadece mesaj atmakla yetiniyorsak, o mesajlara dönüş yapılmasını daha çok bekleriz...