Son günlerde dünya gündeminin ilk sıralarında yer alan ve oldukça da geniş tepkiler uyandıran bir olaydı; Mahsa Amini’ nin ölümü ve İran’da yaşanan gelişmeler.

Öyle veya böyle, hayatını kaybeden bir genç kız ve acılı ailesi var ortada... Bunun üzerine ön yargı ve ön kabullerden uzak bir şekilde, Mahsa Amini neden ölmüştür, nasıl cereyan etmiştir bu süreç? Tüm bunlar şeffaf bir şekilde araştırılmalı ve objektif bir bakış açısıyla işin eğrisi, doğrusu ortaya konmalıdır.

Hakeza bu ve benzeri olaylar üzerinden İran ve rejim tartışmaları yapmak isteyenler de buyursunlar yapsınlar. Herkes ne derdi varsa ortaya döksün dursun..

Ama bir konu var ki, artık tahammül sınırlarını zorluyor..

Hakikaten, artık yeter!

İran’ı bahane ederek İslam’a ve İslam’ın şiarlarına, bilhassa tesettür konusundaki pervasızca, saygısızca, edepsizce, cahilce ileri geri konuşmaya kimsenin hakkı yoktur, olmamalıdır da!

Bilhassa şu “kara çarşaf” ve “ başörtüsü” yakma eylemlerinden bıktık, usandık!

Hem de öyle eylemler ki bunlar, sanki ellerinde olsa “kara çarşaflı” ve “başörtülüleri” yakmak istercesine, kin ve öfke ile yapılıyorlar...

Sözde bir kadının hakkını savunma iddiası ve fakat başka kadınları hedef tahtasına koyarcasına, hiçe sayarcasına, saygıdan ve erdemden uzak, çağdaşlık postuna bürünmüş, bağnazca, ilkelce yapılan eylemler ve bu eylemleri süsleyen (!) barbarca, vandalca söylemler.

Neymiş!?

Geceyi aydınlatıyorlarmış da Türkiye’den İran’a feminist laiklik ateşini yükseltiyorlarmış da bu nedenle kadınlara, “siyah çarşafları” bulundukları yerlerde yakma çağrısında bulunuyorlar utanmadan!

Yahu gerçekten amacınız yasaklara ve zulme uğrayan kadınlara sahip çıkmaksa, başınızı deve kuşu misali gömdüğünüz o çamurlaşmış ideolojik saplantılarınızdan önce bir kurtulun!

At gözlüklerinizi çıkarın!

Tesettüre hakaret edip saç kesme eylemlerinizi, İslam’a hakaret edip, hoyratça ahkam kesme eylemlerinizi bir tarafa bırakın da İslam nedir, İslam’da kadın nasıl bir değere sahiptir, saç suç mudur, tesettür nedir, sadece bir tutam saçı gizlemekten mi ibarettir? Sorularına cevap arayın..

Tüm bunları hakkaniyetle araştırın. Şayet Müslümanım diyen bir insandan bir hata/kusur sadır olduysa, İslam dinini ve bu dinin müntesibi olan Müslümanı bu durumda birbirinden ayrıştırarak olayları değerlendirin. Faturayı koşulsuz ve şartsız bir şekilde İslam’a kesmeyin!

Fakat öncelikle, artık şu İslam’a karşı ön yargı ve tesettüre karşı düşmanlığınızdan kurtulun!

Bu ön yargılardan ve kurgulardan mütevellit lakırdılar ta çocuklarımızın kulaklarına dahi gitmiş ve dillerine düşmüş durumda. İlkokula giden çocuklarımız annelerine gelip, “Anne, doğru mu? İran’da bir tel saçı gözükmüş diye, bir kadını öldürmüşler...” diye soruyorlar.

Şimdi elinizi vicdanınızın üzerine koyun ve söyleyin. Bu küçük çocuklar ne anlar İran’dan ne anlar rejimden?

Ama neyi anlar biliyor musunuz?

Bu olaylar sebebiyle oluşturulan algılar neticesinde, başörtülü, çarşaflı veya feraceli annesinin uğraması muhtemel herhangi çirkin bir bakışı, sözlü veya fiili bir saldırı karşısındaki hüznünü ve mağduriyetini anlar!

Şimdi...

Siz ey sözde kadın hakları savunucuları!

Yoksa siz, sadece sizin fikirdaşınız olan kadınları kadın ve bu kadınların çocuklarını mı çocuktan sayıyorsunuz?

Sahi nedir sizin bu konudaki ölçünüz?

Bunu bir düşünün etraflıca...

Belki o zaman, bir kadının hür iradesiyle giyindiği, kara sevdayla sevdalandığı “kara çarşafını”, “başörtüsünü” , “tesettürünü” yakarken biraz ar eder, utanırsınız!