Kız isteme merasimlerinin vazgeçilmezidir; “Allah’ın emriyle, Peygamber’in kavliyle...” sözleriyle başlayan o bilindik cümle.
Zamanla niye söylendiği unutulsa da, Allah’ın emrinden kasıt, Allahû Teala’nın evlilikle ilgili ayetleri, yani emirleridir hiç kuşkusuz..
O halde bu hususta Allah’ın emirlerinden ikisini hatırlatalım..
"Sizden bekârları ve kölelerinizle câriyelerinizden sâlih olanları nikâh edin. Eğer fakir olurlarsa, Allah onları fazl ve keremiyle zengin kılar. Allah vâsi'dir, âlimdir."(Nûr, 24/32).
“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum, 30/21)
Peygamber’in kavlinden kasıt ise, son Nebi Hz Muhammed (s.a.v)’in evlilikle ilgili sözleri ve tavsiyeleridir.
Hemen bu konuda da akla ilk gelen hadislerden ikisini hatırlatalım..
“Ey gençler! Sizden evlenmeye güç yetirenler evlensin.” (Buhârî)
“Kimin evlenmeye gücü yetiyorsa evlensin. Çünkü evlilik, gözü haramdan alıkoyar ve iffeti en iyi şekilde korur…” (Buhârî)
Gelin görün ki, bahsi geçen cümleden kısa bir süre ve daha sonra devam eden süreç, pekte Allah’ın emirleri ve Peygamber’in kavline göre ilerlemiyor
Mesela, hatırının kırk yıllık olması beklenen kahveler içildikten hemen sonra, çoğu kız tarafının kırk gramlık bilmem kaç tane bilezik istemesiyle, bu tezatlar başlıyor.
Yani on, yirmi veya otuz gram olsa ne olacak?
Ama olmuyor, olamıyor!!!
Başta “Allah’ ın emri, Peygamber’in kavliyle” başlayan tatlı diyaloglar, “Allah’tan kork, Peygamber’den utan” sözleriyle devam eden bir polemiğe dönüşüveriyor.
Ama savunma cümleleri de hazır ne hikmetse..
Mûtâdı veçhile, “kırk gramlık olmak şartıyla kendisine beşer, altışar bilezik alınan kızların bizim kızımızdan ne fazlası var?” savunması, devreye giriveriyor.
Üstelik diğer takılar, kıyafet, ev, mobilya, düğün konusunda da, israfa girilebilecek isteklerin olması cabası...
İnsanın hazin hazin, “Bu evlilikte, Allah ve Peygamber işin neresinde acaba?” diyesi geliyor...
Bunun yanı sıra hazır mevzu gelmişken, evlenmeye niyetlenen gençlerin eş seçimindeki kriterlerini de zikretmek gerekir.
Önce bu konudaki Nebevî tavsiyeyi hatırlayalım..
“Kadın dört şey için nikâhlanır: Malı için, soyu-sopu için, güzelliği için ve dini için... Eli kuruyasıca; sen dini bütün olanı seç (ki, sıkıntı çekmeyesin).” (Buhârî,) ( Eş seçimi konusundaki bu Nebevî ölçü kadınlar için de geçerlidir)
Görüldüğü üzere, Nebevî ölçüye göre dindarlık kriterinin, diğer kriterlerin en üstünde tutulması gerekmektedir. Kimi evlilik adayı bu sıralamanın yerini değiştirdiğinden, kimi bu dört özelliğin tamamını da aynı kişide aradığından, kimi de bu dört özelliğe ayrıca tahsil durumunu da eklediğinden, beşi bir yerde hedefini tutturmaya çalışmaktadır.
Sonuç?
Sıkıntı üzerine sıkıntılar...
Bir türlü aradığını bulamamaktan, geç evlilik mağduru olanlar...
İyi de, evlilik bir yatırım aracı değildir ki, eş adayının mali durumu önceleniyor!
Evlilik, aşiretlerin boy gösterme arenası değildir ki, soy-sop önceleniyor!
Evlilik bir güzellik yarışması olmadığına göre ve eş adayı vitrin mankeni olarak seçilmeyeceğine göre, güzellik, boy, bos neden bu denli önceleniyor!?
Hem evlilik KPSS sınavı değildir ki, eş adayının tahsil durumu önceleniyor!
Allah nasip ederde hepsi bir adayda olursa ne âlâ.. Ancak bilelim ki, eğer dindar olanı öncelersek, diğerlerinin de Allah’ ın lütfu olarak gelme veya olma olasılığı her zaman vardır.
Ama dindar eş adayı arama kriteri ötelenirse ve arkaya atılırsa, diğerlerinin de zeval bulması ve bu arzuların insanın içinde bir ukdeye dönüşmesi daima olası bir durumdur.
Hülasa, kız isteme merasimlerindeki dillere pelesenk olmuş ve maalesef kimine göre klişeleşmiş bir cümle olan, yazımızın başında zikrettiğimiz o meşhur cümle; gerçekten, samimiyetle söylense ve pratiğe dökülse, evlilik öncesinde, evlilik merasimlerinde, evlilikten aile olma mertebesine çıkıldığında, tüm zahmetler, rahmete ve berekete tebdil olacaktır biiznillah..