Müslüman kadının kimliğine dair verdiği çoğu tavizlerin çıkış noktasında, kendisine dayatılan bir kabullenişin öyküsü var..

Neydi Müslüman kadına kabul ettirilen?

Sen bu çağa uygun değilsin!

Kılığın, kıyafetin, halin, tavrın bu çağ ile uyumsuz!

Düşüncelerin, pratiğin, söylemlerin çağın gereklerine cevap vermiyor, gerçekleriyle bağdaşmıyor!

Peki ama kime göre ve neye göreydi bu hükümler!?

Sekülerizm’den mütevellit bu ideolojik spot cümleler o kadar çok söylendi ki, yaşamın her alanında ete kemiğe bürünüp, Müslüman kadını sürekli takip eden bir varlık misali daima fısıldadı ona.. Bir prodüksiyona dair dış ses misali zihnini, ruhunu, kalbini mütemadiyen rahatsız etti.

Yüce yaratıcının kadın için seçtiği kimlik ve misyon, kalıp yargılarla, çağa uymayan baskı ve cebre dayalı, bağnaz kalıplar olarak lanse edildi.

Bu minvalde, medya aracılığıyla ve fısıltı gazeteleri marifetiyle kadına bitimsiz sloganik çağrılar yapıldı.. Bu kalıplardan sıyrılıp, modernizmin kendisi için hazırladığı suni şablona girmesi konusunda psikolojik ve sosyolojik şiddet uygulandı.

Bugün geldiğimiz noktada, pek az Müslüman kadın dışında, çoğu Müslüman kadın bariz bir şekilde bu durumun etki alanına girmiş durumda. Bu etkiler taviz nev’inden tepkilere dönüştü. Müslüman kadın ne olduğunu anlayamadan bir taviz döngüsünün içinde buluverdi kendisini.

Bir taviz diğerini, diğeri öbürünü derken tavizlerin ardı arkası kesilmedi, kesilmiyor...

Mevcut tabloya baktığımız zaman, bu durumdan en çok Müslüman kadının tesettürü yara aldı. Derin ve kanayan bir yara..

Müslüman kadın kimliğinin nişanesi olan tesettüre nişan alınmıştı ve neresinden vursam kârdır mantığıyla kevgire dönmüştü Müslüman kadının tesettürü, 2020’ye gelindiğinde.

Buna paralel olarak, tesettürü noktasında kompleks sahibi Müslüman kadınlar türedi.

Modern hayata kabul görmek için daima kendisinden ödün veren ve sosyal hayatta, kamusal alanda öteki olmamak, beriki olmaya çalışan, psikolojik olarak içinde bölünmeler yaşasa da, çareyi tesettüründen ve hicaptan taviz vermede bulan Müslüman kadınlar...

Çarşaflı olan-çarşafı çıkartırsam, peçeli olan- peçemi azcık indirirsem, feraceli veya bol pardösü giyinen- daha dar ve modern giyinirsem, koyu giyinen- açık renk giyersem- uzun giyinen- tunik, pantolon giyinirsem, büyük başörtü takan-azcık küçültürsem, küçük takan- alnımdan bir tutam saçı azcık gösterirsem belki kabul görürüm seferberliğine girdi.

Bir yandan Müslüman mahallesinde kalmak isteyen bir kalp ile, diğer yandan modern, seküler hayata ayak uydurmaya çalışan mantığının arasında, arafta kalmanın, modern hayata öykünürken, gerçeklere, gerekçelere odaklanıp, hikmetten ve özünden yana öksüz kalan Müslüman kadının öyküsüydü bu aslında...

Zorla dayatılan, sen bu çağa uygun değilsin dayatmasına karşın, evet ben bu çağa uygun değilim diyerek, dayatmayı kabul eden bir kabullenişin öyküsü..

Sonra Müslüman kadın kimliğinden soyutlanmanın startı verildi. Önce tesettürüne savaş açtı Müslüman kadın.. Peşi sıra, Müslüman kadın kimliğinin içi boşaltılıyor. Tıpkı içi boşaltılmak istenen tesettür gibi..

Şimdi, Müslüman kadınlar olarak özümüze dönmenin, dirilmenin vaktidir.

Asla ve kat’a kabul etmiyoruz, sen bu çağa uygun değilsin zırvalarını!

Bilakis Müslüman kadın, tüm çağların sahibinin kendine uygun gördüğü kimlik ve tesettürüyle çağlar üstüdür! Çağın en büyük ihtiyacıdır...

Müslüman kadınlar olarak tesettürümüz konusunda kompleksten Allah’a sığınırız ve Allah’ın arzında, Allah’ın yarattığı zamanda O’nun ayeti olan tesettürümüzü taşımaktan ve Müslüman kadın kimliğini temsil etmekten şeref duyar ve daima layık olmaya çalışırız!

Biliriz ki tesettür hür bir şekilde yalnızca Allah için ve O’nun rızasına uygun yapılacak bir ibadet ve eylemdir...

Birilerinin söylemleriyle üzerinde oynanacak, birilerini memnun etmek, birilerinden kabul görmek, birilerine dahil olmak için tavizlere  kurban edilecek bir oyuncak değildir!