Güzel olmak, güzel görünmek, güzel görünmeye çalışmak bir suç mudur?

Elbette hayır.

Ancak yerine ve zamanına göre, kim için ve ne için olduğuna göre işin rengi değişir.

Hele bir de bu en birinci öncelik ve hassasiyet haline gelirse büsbütün değişiverir tüm dengeler.

Zira öncelik sırasını kapan gayeler, daima insanı kendi ekseninde, değiştirir ve dönüştürür..

Öyle görülüyor ki, güzel görünme kaygısı, genelde tüm kadınların ve özelde çoğu Müslüman kadının önceliği olmuş durumda.

“Helâl bir şekilde, helâl ortamlarda, helâl yollarla güzelleşmenin ne mahzuru olabilir ki?” şeklinde bir soru gelebilir akıllara..

Elbette bir mahzuru olmaz...

Ancak bu en birinci öncelik ve ölçü haline gelirse, bu doğrultuda özel ve sosyal yaşama yön veren en birincil kıstas haline de gelir hiç şüphesiz. İşte o zaman çoğu denge alt üst olur.

Bir kadın özel yaşamının birinci sırasına veya en üst sıralarına güzel görünme kaygısını, güzel olma çabasını yerleştirirse sürekli kendini bu kıstaslara göre ölçer, biçer, şekillendirir. Okudukları, izledikleri, örnek aldıkları hep bu amaca hizmet edecek nitelikte olur. Kendini de buna göre değerlendirir ve vasıflandırır. Zamanının çoğunu bu ideal uğruna harcar, hakeza malını ve gücünü de...

 

Sosyal yaşamında da aynı dengesizlik söz konusu olur, ki oluyor da maalesef..

Örneğin Müslüman bir kadın sosyal hayatta kendini en çok hangi kimlikle tanımlıyorsa, iç dünyasında en çok kim ve ne olmaya çalışıyorsa, o kimliğe yakışacak şekilde hareket eder..

İyi bir Müslüman olmayı istiyorsa, iyi bir kul, iyi bir davetçi olmayı önceliyorsa sosyal hayattaki hâl ve tavırları da bu şekilde şekilleniyor çoğunlukla..

Girdiği ortamlarda, ünsiyet, muhabbet, davet, İslam kardeşliği üzere gayret birinci önceliği oluveriyor. Bu uğurda çalışıyor ve çabalıyor.

Ancak girdiği sosyal ortamlarda birinci önceliği güzel olmak ve güzel görünmeye çalışmak olan kadınların derdi ve amacı çok daha farklı oluyor.

Dakikalarca elbisesiyle, ayakkabısıyla, çantasıyla, örtüsüyle ilgilenmekten çevrelerini göremiyorlar bile..

Aynaya bakmaktan, kimseciklerin yüzüne bakmaya fırsat dahi bulamıyorlar. Çevredeki rakip olabilecek güzelleri (!) incelemekten kimseyle ünsiyet kuracak zamanları kalmıyor.

Bilhassa, düğün, nişan, söz ve mevlid merasimlerinde...

 Sahi ne oldu da Müslüman kadın için, beden güzelliği kıstası bu kadar zirvelere çıktı?

Müslüman erkeklerin bu sonuçta payı ve etkisi nedir?

Bu soruların cevabını İslam toplumu kendi içinde aramalı ve cevabını da vermelidir mutlaka?

Bugün birçok Müslüman kadın kozmetik malzemeleri kullanmadan toplum içine çıkacak cesareti bulamıyorsa, elbise, çanta, ayakkabı, muhtelif takılar konusunda takıntılı ve kompleksli bir hâle geldiyse, sağlık sorunlarını bahane ederek ağzını, burnunu, bedenini estetik operasyonlarla şekilden şekile sokacak duruma geldiyse, bu cevapları vermemek, gereğini yapmamak ve kendimizle yüzleşmemek apaçık bir zulüm olur..

Müslüman kadına yakışan, ihlâslı bir kul olabilme, ihsan sahibi olabilme, iyi bir mümin olabilme  kaygısı ve salih amel işleme çabasıdır...

Güzel, genç, zarif, şık görünme kaygısı ve çabası çok çok sonra gelmelidir..

Tabi elbette İlahi sınırları aşmadan!

Müslüman kadının gireceği tek yarış takva yarışıdır, güzellik yarışı değil!