Bir gün Hz. Meymune (r.a) Allah Resulü (s.a.v)’in huzuruna gelir ve şöyle söyler:
"Ya Rasûlallah! Beytu'l-Makdis'e (Mescid-i Aksâ'ya) gidip gitmeme hakkında bize ne buyurursunuz?" Allah Rasûlü:
"Gidin ve orada namaz kılın!" diye cevap verir. Fakat o zaman orada (Bizans ile Persler arasında) savaş vardır ve buna binaen Peygamberimiz hemen şunu ilave eder:
"Şayet oraya gidemez ve orada namaz kılmazsanız, bari oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin!"
(Ebû Davud, Salat)
Esaret altında bulunan, kendisi ve çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksa’ya hür bir şekilde girebilmek, hemen her müminin artık ukdeye-hasrete dönüşen hayali ve duasıdır...
Yıllardır yürek coğrafyamızın Kudüs tarafı hep yaralı, hep kederlidir. Yine yıllardır Kudüs ve Mescid-i Aksa için canını, malını, evlad-ı iyalini ortaya koyan, destansı fedakârlıkları, şecaatleri ve mücadeleleriyle daima Ümmetin yüz akı, yürek akı olan Filistinli kardeşlerimizin imkansızlıkları, çaresizlikleri ise ayrı bir sızıdır...
Muazzam-muazzez kutsal bir yükü omuzlayan, karşılığında yıllardır tecritler, boykotlar ve türlü acılarla mücadele eden bu soylu ve aziz insanlara yardım etmek, destek olmak, imkânlarımızı seferber etmek, en öncelikli vazifelerimizden-proje ve hayallerimizden olmalıdır elbette!
Zira sevgi emek ister, ispat ister, gayret ister...
Boynu bükük ve mahzun kalmış Mescid-i Aksa hür secdelerle vuslata eremediği müminlerden, kandillerini yakacak yağ bekler...
Bu minvalde hayata geçirilen güzel bir yardım/destek projesine dikkat çekmek isteriz..
‘’Zeytin ağacı vakfiyesi projesi’’
Projeye göre; Gazze’de binlerce zeytin ağacı yetiştirilecek.
Bu yolla, Filistinli Müslümanlara daimi bir gelir sağlanmasının yanı sıra, çok sayıda Filistinli de bu tarlalarda hasat ve bahçe bakımı için istihdam edilmiş olacak. Söz konusu projeye destek veren hayırseverlerin de hem mübarek beldelerde dikili bir ağacı olacak hem de vakfettiği ağaç sayesinde "sadaka-i cariye" kazanmış olacak.
Projenin tüm geliri, Mescid-i Aksa sevdasının ve davasının ateşini yakan, Aksa’nın sönmez kandilleri mesabesinde olan Filistinli kardeşlerimize; dullara, yetimlere, mazlumlara gidecek...
Esasen bu ve bu gibi projelere karşı duyarlı olmak, katkıda bulunmak çok önemli ve değerlidir...
Kısa ve fani ömürlerimizi bereketlendirecek salih amellerdir bunlar.
O halde, kökü dünyada, meyvesi iki dünyada olan bir infak ağacımız neden olmasın ki!?
Şeytan bir taraftan, sen vermeyiver; imkânın yok, oraya vereceğine şuraya verirsin diye fısıldasa da azıcık düşünsek; boş-gereksiz-lüks ve fuzuli harcamalarımızla mukayese etsek, hemen bu vesvese kalkar üstümüzden biiznillah!
Bakın! Dünya hayatı ve malı konusunda insanların en hırslıları ve açgözlüleri olarak vahiyle tescillenmiş Yahudiler bile, israil ve ‘Kutsal Topraklar’ söz konusu olunca nasıl bir dayanışma bilinci kuşanıyorlar...
Saft ehlinden yaşlı bir zat, 1948’den önce, Yahudi komşusunu ziyaret ettiği bir günde yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
Komşum önüme çay ve şekerlik bıraktı, şekerliğe küp şeker boşalttı. Beraber çay içtik. Komşum çayını şekersiz içti. Ona neden şekersiz içtiğini sorduğumda bana şöyle cevap verdi: 'Bizim ailemizin beş ferdi var. Biz günde iki kez çay yaparız. Her seferinde birimiz iki bardak çay içeriz. Böylece her birimiz günde dört bardak çay içmiş oluruz. Eğer bunu beş kişilik olan aile ferdimizle çarparsak (4×5=20) bardak çay tüketmiş oluruz. Her çay bardağına da en az iki küp şeker atılması gerektiğini hesap edersek, günlük olarak 40 adet şeker tüketiriz. Biz de bunu tasarruf edip parasını, fakir Yahudiler fonuna aktarıyoruz.’’
Yıllar önce yaşanmış bu olay, içinde nice dersler barındırıyor...
Buna kıyasen yaptığımız harcamalara tekrardan dönüp bakacak olursak, onca fuzuli tüketim maddesi arasından sıyrılıp tasarruf ederek, bir infak ağacı yetiştirebileceğimizden hiç kuşkumuz olmasın.
Son olarak bilhassa Filistinli kardeşlerimizin onca imkânsızlığa rağmen uyguladığı güzel bir infak uygulamasından ilham alarak, şunu söyleyelim:
Evlenen çiftlere düğün, yeni doğan bebeğe doğum, ev alana ev hediyesi olarak ve daha birçok sebeple eşimize, dostumuza aldığımız hediyelerin yanında mübarek topraklarda diktiğimiz bir zeytin ağacımız da olsa, nasıl olur?