Rabbimizin yeminle başlayan yüce ayetleri, birçok hikmeti ihtiva eder hiç kuşkusuz. Asr Suresi’nin başında Asra/ zamana yemin etmesi, böylece dikkatimizi ve rikkatimizi zamanın önemine yöneltmesi bunun örneklerindendir.
Zira zaman dediğimiz mevhum, insanoğlunun çoğu kez hakkıyla kıymet vermediği, değerini bilemediği bir hazine gibidir. Her saniyesi elimizden hızla kayıp gitmektedir; bir daha dönmemecesine...
Zamanın, buz misali eriyen bir sermaye olduğu benzetmesi ise ne kadar da yerindedir.
Fakat zaman sadece kişisel olarak bireysel bazda değerlendirilecek bir mevhum veya sadece fani ömürle ilişkilendirilerek bir olgu değildir. Zaman kavramının kapsama alanı oldukça geniştir. Bu geniş muhtevayı, kısa bir yazıyla anlatmak mümkün olmayacaktır elbette.
Ancak şu söylenebilir; zamanın önemini kavrayan, yaşadığı zamanı anlayan, geçmiş zamandan ibretler çıkartan, gelecek zaman için hedefleri ve planları olan toplumlar daima kârlı çıkmışlardır. Zaman ağacı gürbüz meyvelerini böyle toplumlara cömertçe dökmüştür.
Yeni bir Hicri yıla girerken, zaman bilinci konusunda bilinç dağarcığımızı güncellememiz ve Nebevi öğretiler ışığında, vahyin nuruyla istikamet belirlememiz oldukça hayırlı olacaktır. Yine bu bağlamda, zaman bilincinin mihenk taşı olan takvim bilinci noktasında, ikmal etmemiz gerekenleri de, gözden ve gönülden geçirmek gerekecektir.
Çünkü takvimi olmayan bir toplumun, zamanı adeta yok hükmündedir. Geçmişi/tarihi, bugüne ait gündemi, geleceğinin hedefleri de, yine benzer bir yoklukta varlık sancısı çekmeye mahkûmdur.
Meseleye bu şekilde bakacak olursak; elhamdülillah bizim bir takvimimiz vardır. O takvim bize yeni bir yılı gösterirken birçok hakikati de hatırlatıyor. Böylece kendi tarihimizden günümüze geniş bir bakış açısı yakalayabiliyoruz.
Hicreti hatırlatıyor mesela... Her hicretin bir inkılap olduğunu, Ashab' ın Allah (c.c) ve Resulü (s.a.v) uğruna nelerden vazgeçtiklerini ve İslam Medeniyetinin sabır, azim, kararlılıkla nasıl meydana geldiğini...
Yine, takvimimiz 10 Muharrem’i gösterince; “Her gün Aşura, her yer Kerbela” olur bizim için... Zamanın derinliklerinden güzide portreler düşer gündemimize; Seyyid’üş Şüheda Hz. Hüseyin’den kıyam ve şehadet dersi alırız yeniden. Seyyidetün Nisa’nın evladı Hz.Zeyneb' den, umutsuzluktan umut, çaresizlikten imkân, zulümden izzet, hor ve hakir düşürülmekten heybet devşirmek nasıl olur, kıyamın şahidi ve dili nasıl olunur, yeniden öğreniriz tek tek...
Zaman bilinciyle kuşandıkça, yaşadığımız zamanı hikmetle kavrayabileceğimiz gibi, kendi takvimimizde bize nice dersler vermeye devam eder daima. Zamanı hakkaniyetle okumamıza vesile olacak bir mercek olur. Böylece gündemlerimiz hür ve bize özgü olur. Suni ve süfli gündemler de hak ettikleri yeri bulur.
Yeni bir yıla girdik, geride artık dönmeyecek yıpranmış vakitler bıraktık. Bilhassa pandemi nedeniyle birçok kıymetli insanı baki aleme gönderdiğimiz bu demlerde, bizlere verilen zaman sermayesinin kıymetini yine, yeniden tefekkür etmemiz gerekiyor. Yeni tövbeler ve başlangıçlar için, tüm vesilelere sarılmak gerekiyor. Bir iki vesileyi hatırlatmış olalım:
MUVAZENE: Ölümü ve hayatı, zamanı ve içinde barındırdığı her şeyi adil bir dengeyle değerlendirip gereğini yapmak.
MUHASEBE: Geçmiş yılın hesabını dikkat ve rikkatle hesap edip, yeni yıl için bu bilinçle plan ve program yapmak.
MÜZAKERE: Gerek ailece ve gerekse ehil olan kişilerle, yeni yılda yapılacaklar için istişare etmek. Bu istişareler ışığında, gündemimize ve günlerimize sahip çıkmanın metotlarını bulmak.
MÜDAHALE: Akraba, eş- dost, aile, talebe gibi insanlarında hayatına manevi olarak, hikmet ve güzel öğütle dokunmak.
MURAKABE: Zamanın yaratıcısının ve sahibinin varlığını, her an hissetmek ve her işinde, hareketinde izlendiğinin şuurunda olmak. Kalbini buna ram etmek. Böylece pasiflik ve istikrarsızlıktan kurtulmak.
MÜCADELE: Şartlar, imkânlar ne olursa olsun, kararlı, ümitli, azimli olmak. Pes etmemek...
Rabbimiz girdiğimiz yılı, geçmiş yıllardan daha hayırlı ve bereketli kılsın. Her anını hayırda artma vesilesi kılsın...