Son günlerde en çok işittiğimiz sorun ve sıkıntılardan bir tanesi de sevgi ve sevgiye dair tüm duyguların/algıların hızla körelme durumu. Eşler arasında, ebeveynler ve çocukları arasında, kardeşler arasında, dostlar arsında... Liste bu şekilde uzayıp gidiyor.

Sevgi ve sevgiye dair her şey denince; şefkat-merhamet- muhabbet de buna dahil elbette.

Bütün bu güzellikler ve güzelliğe, huzura, fazilete götürecek esbabın hayattan yavaş yavaş el çektiğini her birimiz, hayata dokunduğumuz yerden hissediyoruz.

Aynel yakîn-ilmel yakîn-hakkel yakîn şahid oluyoruz .

Psikologlar, sosyologlar, ekonomistler, siyasetçiler kifayet etmiyor; sevgisizlik bir ur gibi, toplum bedenini tamamen kaplıyor hızla.

İçi boşaltılmış, kuru sloganik sevgi cümleleri ve klişe kelime kalıpları da yetmiyor, bu ur süratle büyüyor. Var olan sevgisizlik hastalığı bazen; üçüncü sayfa haberlerinde, bazen; tek celsede sonlanmış boşanma mahkemeleriyle adliye koridorlarında, bazen; huzurevinde huzura muhtaç yorgun bir sinenin titreyişinde, bazen; bir çöp poşetinde çöpe bırakılmış, masum bebeğin çaresiz hıçkırıklarında kendini acımasızca gösteriyor.

Nerede hata yaptı çağın insanı?

Yani; ben, sen, o!

Biz, siz, onlar!

Bu muhabbetsiz aştan, hepimiz az veya çok tattık, zehrini tüm hissiyatımızda hissediyoruz.

Hatayı ilk baştan yaptık; sevginin asıl kaynağı olan güce sırtımızı döndük.

El-Vedud olana;

En çok seven ve en çok sevilene, sevmeyi/sevilmeyi var edene, kalpleri istediği sevginin ekseninde evirip/çevirmeye muktedir olana, gönülleri (fuadı) şartsız/koşulsuz meylettirme gücüne sahip olana, sadrı dilerse muhabbet gülistanına-dilerse diken çöplüğüne dönüştürmeye kudreti yetene...

Sonra, en değerli ölçüyü kaybettik;

Hubbu lillah (Allah için sevmek), Buğzu lillah ( Allah için buğzetmek)...

İlahi ölçüyü kaçırınca; sevgide denge, sevgide terbiye, sevgide ölçü peşi sıra kaçtı. Sevgide ipin ucunu kaçırdık. Yani sevginin asıl otoritesinin sahibinin ipini bıraktık. Bu nedenle dağılmışlığımızı, kırgınlıklarımızı, kızgınlıklarımızı, bölünmüşlüğümüzü tedavi edemiyoruz.

Önce fert olarak, sonra aile ve sonra tüm toplum olarak acı faturalar ödüyoruz, ödeyeceğiz de...

Oysa tarihte çok güzel bir örnekti Asr- ı Saadet. Rabbimiz tüm olumsuzluk ve imkânsızlıklara rağmen insanların kalplerini kudretiyle birleştirmişti;

‘’Ve kalplerinin arasını sevgi ile birleştirdi. Yoksa yeryüzünde ne varsa hepsini harcasaydın, yine onların kalplerini birleştiremezdin. Fakat Allah onların aralarını sevgi ile birleştirdi. Çünkü Allah her şeye galipdir, hükmünde hikmet sahibidir.’’ (Enfal – 63)

Muhabbet timsali Allah Resulü'ne (s.a.v) bile bu şekilde söylüyorsa Rabbimiz, gerisini-berisini düşünelim artık.

Günümüz insanının en büyük yanılgısı bu ayette kendini gün gibi gösteriyor aslında. Daha çok harcama; ev, araba, eşya, mücevherat -hoşumuza giden dünyalık ciciler(!) kalpleri birleştirir- sevgiyi arttırır sanıyoruz. Oysa tüm yeryüzünde olanları bile harcasak, sevginin asıl gücüne sahip otoritenin takdiri dışında bir arpa boyu kadar bile yol alamayız, muhabbet yolculuğunda.

Trafoya bağlı kabloları kesip, elektrik neden yok diyecek kadar şaşkın ve basiretsiz bir haldeyiz maalesef.

Sevgi gücünün asıl sahibine yüzünü/gönlünü dönen ve O'nun sevgisiyle güçlenip, tüm sevgilerini bu sevgiyle güçlendirip, kâmil kılanlardan olmak duasıyla...