Sanki ülkede yapılacak işler yerde kalmış ve bu işleri yapacak babalar da kalmamış gibi, koca iş dünyası, evde henüz ağzı süt kokan bebelerini bırakacak annelerin yardımına muhtaç!

Dört gözle istihdam edilmelerini bekliyor!

Harıl harıl çalışılmış  annelerin çalışma hayatında nasıl istihdam edileceği meselesi masaya yatırılmış, neşter vurulmuş, makaslar kesmiş-biçmiş..

Yine kadın üzerinden ve en önemlisi annelik makamı üzerinden yanlış ve yakışıksız söylemler ve vitrinlik eylemler ortalara dökülmüş saçılmış.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan yine sorgulanmaya namzet bir proje...

“Ankara, Antalya, Bursa, Elazığ, İstanbul, İzmir ve Malatya’da uygulanacak. (Yani aslında çalışan annelerin hepsi faydalanamıyor. Çalışan anne çalışmayan annenin yanı sıra, nasıl ve nerde çalışan anne de kategorize edilecek. Yani kadınlar kategori ürünü(!) olmaktan kurtulamayacak.)

Proje kapsamındaki yardımlar toplamda 169 milyon lirayı (26 milyon Euro) bulacak.   "Projenin amacı, kadınların kayıtlı istihdamını desteklemek ve aile-iş yaşamı dengesini güçlendirmekmiş.’’

“Çalışan anneye aylık 650 liralık yardım”

Yani; çocuk bakımı, bakıcı parası. İlk etapta iyi ya, ne güzel düşünmüşler gibi görünen yardım. Sonuçta anne çalışmak zorunda kalmıştır ve çalışmak zorunda kalan bu anne çocuklarına bakma noktasında haliyle destek ihtiyacı duyar. Bu yardım da ilaç gibi gelir böylece.

Ancak bu projelerin, eylem planlarının, pilot uygulamalarının hepsine şöyle dikkatlice bakıldığında, hep aynı argümanlarla karşılaşıyoruz; 

Kadın hep yalnızdır -tek başına ayakları üzerinde durabilmelidir- bir kadının güçlü olabilmesi için mutlaka kariyeri ve cebinde parası olmalıdır- koca dediğin her an şiddet uygulama potansiyeline sahip güvenilmez bir mahluktur(!), çocuk dediğin kreşte de büyür -kolejde okuyunca- müstesna bir kariyere sahip olunca unutur çocukluktaki anne özlemini, bu nedenle üst kimlik ‘güçlü kadın’ kimliğidir. Önüne çıkan engelleri aşmalı ve icabında tüm pürüzleri topuklu ayakkabısının altında ezebilmelidir. Ve Aile, Çalışma ve Sosyal hizmetler Bakanlığı ve AB delegasyonu bu konuda hep arkasındadır...

Yine dikkat çeken konulardan biri de; kendi erdem normlarımıza göre normal yaşayıp giden aileler için, sosyal ve ekonomik şartlar noktasında hiç bir yardım ve destek yok. Yani güzel olan desteklenip ihya edileceğine, komplo teorileri inşa edilerek, varsayımlar üzerinden mutsuz ve problemli aileler kıstas alınarak aile kurumu saygınlığını ve güvenirliliğini yitirme yoluna girmiştir böylece.

Geliştirilen projelerde hep, boşanmış kadın -yalnız kadın- şiddete ve tacize uğramış kadın modeli başroldedir. Çalışan kadın-cinsiyet eşitliği normlarını yakalamış, normalden (!) kurtulabilmiş Avrupa standartlarını yakalamış (!) modern kadın modeli var.

Bu minvalde bir çok çalışmayı da AB delegasyonu ile yürütüyor ilgili Bakanlık. Avrupa kültürünün kadınına kesilip-biçilen gömlek Anadolu kadınına giydirilmeye çalışılıyor.

Bu gömlekler bize olmaz... Akıllıya deli gömleğini zorla giydirmek gibi bir şey.

Ayrıca bu büyük(!) işlerle uğraşanlar kendi ülkelerinin kadınını, sosyal şartlarını, isteklerini, hayallerini ne kadar biliyor acaba. Hep aynı dar alanda patinaj yapmaktan ne zaman vazgeçecek ve kendi ülkesine ait kadın profillerini göreceklerdir.

Doğru projeler, isabetli eylem planları için yüzünü kendi kadınına, annesine, ailesine toplumun her cihetine dönmek zorundadır ilgili makam.

AB ülkemizin aile düzeni toparlayacağına, politikaları yüzünden cansız bedenleri Akdeniz sahillerinden toplanan Aylan bebeklerin cansız bedenlerini hatırlasın. Kızarmayan yüzünü toplasın önce. AB nasıl toplar, nasıl çarpar, nasıl böler biz bunu çok iyi biliyoruz...

Çalışan anneye neden yardım eder? Bu hesabı da yaşanmışlıklarımızdan ders çıkararak yaparız elbet.

AB dediğimiz bu komşudan aldığımız onluğun acısı çıkmadan uygulamalarının menzilinden çıkmak duasıyla...