Mevzu “izm”ler  olunca, geçmişten/günümüze kadar,  duyduğumuz/ bildiğimiz “izm” ler ve etki alanlarına dair kareler,  gözlerimizin önünden film şeridi gibi geçmekte. Fakat yakın tarih çıkışlı olanlar oldukça farklı. Farklı olmanın yanı sıra, zaman içinde toplumların değer yargılarının (Önceliklerinin ve ötelediklerinin)  hızlı bir değişime uğradığının da ipuçlarını verecek nitelikteler.

Genel durum; günümüz insanı, geçmişteki toplumları etkisi altına alan “ izm” lere ait; “dava, fedakârlık, mücadele, uğruna ölme, malı gözden çıkarma vb.” argümanlara itibar etmiyor. Yaşam kriterleri arasında daha farklı şeyler var.   İstisnalar,  bu kaideyi bozmayacak azınlıkta.

Hemen hemen her bireyde göze çarpan durum, dünyaya dört elle sarılan, yaşama dair her duyguyu haz/zevk ve benzeri duygular ekseninde doya- doya, tadını çıkararak tecrübe etmeye kararlı bir hüviyete bürünmüş olmaları. Hayat sermayesini yoğurt gibi görüp, kaymağını yeme hesabı (!)

Pasifize olmuş yığınlar asimile ve aline olma yolunda hızla ilerliyorlar. Öyle görünüyor ki, bu yolculukta sekülerizm çeşmesinden kana kana içmeye talipler. Gelsin modern sevdalar ve ölümü öteleyen “izm”ler!

“Nispetizm”   son zamanlarda duyduğumuz enteresan “izm”ler den sadece biri. Ancak etki alanı oldukça büyük. Can damarının sosyal medya olduğunu hesaba katarsak, etki alanı konusunda ki tespitimizin yersiz olmadığı anlaşılacaktır. Bu kelime yüzlerde istihzayla karışık bir tebessüme neden oluyor genelde. Öyle ya,  kapitalizm - komünizm  - sosyalizm gibi, adı kelli felli duran “izm”lere kıyasla şaka gibi bir izm. Ancak her türlü fikir akımı mensuplarını ve hatta dava adamlarını bile hamuruna katmış durumda. Bu hamur daha çok su götürür.

 

Bizleri en çok yaralayan; “Zikre tabi olan ve görmediği halde Rahman`dan korkan” mü`minlerin de bu çarkın dişleri arasında ziyan oluyor oluşu. Bizler henüz sosyal medyaya dair  tespit/teşhis ve zararlarına karşı tedavi  konusunda adım atalım derken, nispet etme hastalığı, kalplerimizi, beyinlerimizi, çocuklarımızı, evlerimizi, şehirlerimizi esir almış durumda.

Telefonsuz adeta yaşayamayan, nomofobik tipolojiler olmanın yanı sıra, nispet etme konusunda da oldukça istekliyiz(!)

Nispetizmin,  teşhirci ve röntgenci arasında hız kesmeyen bir paslaşma olduğunu düşünürsek, İslam`ın ruhuna ne kadar aykırı olduğunu idrak etmede gecikmeyiz. Bu durumun fıtrattan aynı zamanda hayâdan bir şeyleri geri dönmemecesine koparacağını da bilelim.

Merkezine hazzı, gösterişi, gururu ve ene`yi alan insan için tam bir cazibe merkezi nispetizm. Teşhir devam ettikçe röntgen devam edecek. Ya da tam tersi.  Her iki durumda da arz talep dengesi söz konusu. Ne kadar talep o kadar arz. Tedavi edilmeyen teşhir ve röntgen güdüleri birbirini besleyecek.

Yediği yemeği, içtiği kahveyi gezdiği mekânı teşhir etme güdüsü frenlenemeyecek mi? Dostlar alış-verişte görsün, kıskananlar çatlasın bilinçaltı mesajlarının sonu gelmeyecek mi?

Her şey bir yana özel  ve genel arasındaki kırmızı çizgiyi kimsecikler umursamıyor. Mahrem sayılacak resimler, duygulara dair cümleler teşhir yarışında haraç mezat satılıyor. Eşiyle arsındaki duygusal etkileşimi,  Müslüman bir bayan yüzü kızarmadan nispet edebiliyor. Müslüman bir erkek eşine ya da kızına dair mahrem karelerin (düğün, nişan, doğum)  sosyal medya üzerinden röntgenci güruha teşhirine nasıl seyirci kalabiliyor?  Belki de, onore oluyor. Allah`a ve ahiret gününe iman etmiş bir bayanın süslenmiş/püslenmiş halini,  hicaba halel getirecek pozlarla teşhir etmesine ne demeli? Üç beş kuruşu görüp, tatil maceralarını arkası yarın dizileri gibi verip ‘ene` reklamı yaparak egosal tatminini zirveye taşıyana ne demeli? Sonradan  ‘gurme` nefislerin lezzet arayışı serüvenlerinin, komik aynı zamanda acınacak sahnelerinin son perdesi olmayacak mı?

Acı sonuç; sürü psikolojisine kapılıp ‘ÜMMET` olma şuurunun kaybolması, kopyala yapıştır hayatlar.

 Yapılan hayırlı çalışmaları bile, ihlastan sapıp nispet etmeye dönüştürerek riya hanesine yazdırmak…

Hayânın hayatın merkezinden çıkarılması… El-Kitab`ın istediği insan modelinden fersah fersah uzaklaşılması…

Belli ki, kapitalizm güfteleyecek, sekülerizm besteleyecek ve nispetizm daha çok söyleyecek…

KALBİNİ, GÖZÜNÜ, KULAĞINI KAPATANA SELAM OLSUN!