Hamd; alemlerin Rabbi olan Allah`a… Salât ve selam da O`nun pak Rasulüne olsun. Yine Batman… Yine cûş-u huruşa geldi gönüller. Yine cezbeye kapıldı kalpler. Yine doğdu sancı sancı kalplerde beslenen ümitler. Yine iffet, yine hayâ, yine ilim, yine takva…
78 âlimeden bahsediyoruz, evet. Karanlık asra yanan 78 ışıktan. Ümitsiz gönüllere ümit olan 78 mücahideden. Yani senden bahsediyorum bacım. 144`ten, 6`dan sonraki 78 tane senden!
Biliyor musun güzel âlimem; senden önce gönüller kapkaranlıktı. Kız çocuğu olunca cahiliye devrindeki gibi telaşa kapılırdı anneler. Hüzünle, kederle, kınanmayla yanında mı tutsun, yoksa her yanı buram buram cahiliye leşi kokan sözde eğitim yuvalarına mı göndersin? Belki de sırf bu yüzden kız çocuğu olmasını istemeyen anneler, dahası ortamın kötülüğünü düşünerek yıllarca evlat istemeyen aileler vardı.
Bilmeni isterim elleri öpülesi âlimem! Senin o nur çehren dünyaya yansıyınca güldü yüzü mazlumların. Senin kâinata ışıyan ilmini görünce karardı dünyası cahillerin. Senin hilmini, hikmetini görünce, o vakarlı duruşuna tanık olunca doğruldu başı mustazafların. Seninle yüzü güldü İslami camianın. Seninle diri diri gömülmekten kurtuldu mev`ûde ve seninle can geldi ölmüş arza.
Şefkatli kucağına muntazır yavrular, müstakbel hocalarının takva örtüsüyle örtülü yüzündeki tebessümü görüp ilim aşkıyla doldu. Sevgiye hasret bîçâre kızlar, orda burada itilip kakılanlar, örtülerinden dolayı insanlık dışı muamele görenler, ablalarının açtığı nurlu yola gözlerini diktiler.
Fakat hepsinden önemlisini sana söyleyeyim mi? Sadece Müslümanlar değil, insanlık insana muhtaç, tevazu`a ve şefkate aç. Buraya kadar çok zordu, öyle değil mi? Anne-babadan ayrı bir Meryem misali, belki de bitki gibi büyüttü Rabbin seni de. Belki başında annenin beklemesini istediğin, bir baba sıcaklığı duymak istediğin hastalık günlerin oldu. Belki topluca içinde ‘anne` geçen ilahiler okuyup ağladınız. Belki içini kavuran hasretle birlikte nefsin, şeytanın sözüne kulak verip ‘Çek git buradan, ne bekliyorsun.` bile dedi. Tüm bunlar bitti de acaba imtihan bitti mi? Sen de biliyorsun ki; asla! İmtihanın biterse ölmüşsün demektir, ya kalben, ya bedenen.
İşte ey imtihanı yeni başlayan âlimem! Buraya kadar yaşadıkların belki gözle görülür elle tutulur cinsten sıkıntılardı. Bundan sonra görünmeyen bir düşman veya düşmanlarla savaş vereceksin. Kalplere vesvese veren mel`unun senle uğraşmayacağını sanıyorsan yanılıyorsun. Senle çok uğraşacak; hatta en çok senle uğraşacak.
Meyveli dalın boynu bükük olurmuş âlimem! Kardeşlerinden gelen sıkıntılara boyun eğecek, onlara uhuvvet, iman, ilim, edeb meyveleri sunacaksın. Edepsizlerin edepsizliğine bakmadan tevazu göstereceksin.
“İnsanlar başaklara benzer. İçleri doluyken başları eğiktir.” diyor Hz. Mevlana. İçin ilimle, edeple, Allah aşkıyla doluysa eğer, kendisine küfredene de rızık veren Allah`ı hatırlayıp boynunu bükeceksin. Sorunu olanları gerekirse Rasulullah(asv)`ın, yaşlı kadını saatlerce ayakta dinlediği gibi saatlerce dinleyeceksin yorgunluk emaresi göstermeden ve arkasından laf etmeden. Yanındakiler yorulup yere çökecekler ancak sen dimdik ayakta durup mazlumların dertleriyle dertleneceksin.
Kibir, kalp denizinin kıyısından bile geçmemeli. Nefsine zor gelse de bu böyledir, güzel yürekli âlimem. Okyanuslar kadar tevazu`un, dağlar gibi sabrın olmalı. Bunları biriktirmen için kullanacağın şarj yöntemini benden iyi bilirsin sen. Dua dua yakaracaksın Allah`a, bir şairin dediği gibi: “Allah`ım! Bana kaldırımların kalbinden tak; yürüyüp gitsinler üstümden, sesim çıkmasın.”
Yağmur gibi olmalısın. Allah`ın rahmeti olmasına rağmen, şemsiye açana da, üstüne basana da darılmaz yağmur. Sen de Allah`ın rahmetisin dünyaya; seni itene de, üstüne basana da kırılmamalı, darılmamalısın. Küsmeden, yüz çevirmeden onların çiçeklerini sulayacak, bitkilerini yetiştireceksin.
Rabbim! Bir bitki gibi yetiştirdiğin seçkin kullarını yabani bitkilerin istilasından muhafaza buyur. Çoraklaşmış ve kokuşmuş dünyaya rahmet olarak indirdiğin bu yağmurlara, rahmetinin sadece birkaç damlası olduklarını idrak ettir ve onları kibirden koru. Âmin.