Hamd, Allah`a; salât ve selâm da O`nun pâk Resulüne olsun.
Başlıktan, yemek tarifi vereceğimi anlamışsınızdır umarım. Önce aslanı hayvanat bahçesinden çıkarıyor ve ‘besmele`yle kesiyoruz. Sonra derisini yüzüyoruz. Sonra parçalara ayırdığımız aslanın hangi bölümünü seviyorsak o bölümünü kuşbaşı doğruyor ve yazı yabandan baharat toplayarak hazırladığımız karışımla güzelce karıştırıyoruz. Önceden 200 dereceye ayarladığımız çer çöp ateşinde, bomba ve füzeden kızaran müminlerin derileri, bebeklerin cesetleri gibi kızarıncaya dek pişiriyoruz.
Mide mi bulandırdım? Sakın denemeyin! Zira bize helal olan bir yiyecek değil aslan. Ama onlara helal… Kedi, köpek, aslan… Acı ama gerçek! Geçenlerde Suriye`de yiyecek bulamayan Müslümanların, hayvanat bahçesindeki iki aslanı yemek için kestikleri düştü ajanslara. Çok yankı bulmadı. Zaten sosyal medya birilerinin tekelinde olduğundan, o birileri ne derse o zirveye çıkarılıyor. Bir zaman Suriye`dekilerin kedi yemek zorunda olmasına nazire olarak “Kediler ölmesin” diye etiket açıldı. Etiket iyi prim yaptı da Suriyeliler kedi yemekten kurtuldu mu, tartışılır. Suriyeliler aslan yiyor, haydi şimdi de ‘aslanlar ölmesin` diyelim. Yarın kaplan yerler, öbür gün köpek, öbür gün bilmem hangi hayvan. Suriyeliler ne yemiş önemli mi? Ümmet yeni bir haberle sosyal medyada takipçi toplamak için ağzını açmış bekleyedursun, Suriye`nin çilesi ne zaman bitecek İlâhî? İslam ümmetinin mazlumiyeti ne zaman sona erecek? Biz görebilecek miyiz?
Bir yanda aslan yemeyi caiz kılacak kadar aç, sefil ve perişan Suriye, diğer yanda zulmün ilk günkü gibi devam ede geldiği Mısır… Bir yanda mazlum Arakan, bir yanda Bangladeş`te idam kararı verilen bir âlim, bir yanda unutulmuş Çeçenistan, öte yanda Amerika`nın itleri vasıtasıyla uyuşturucu batağına batmış Afganistan, bir yanda Çin zulmü altında inleyen Doğu Türkistan… Saymakla bitmeyen mazlum İslam ülkeleri ve ümmetin sessizliği… Şeyh Ahmed Yasin`in ‘sus pus ve bön ölüler` dediği güruh işte! ‘Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız.` dememiş miydi? Ondan sonra nice büyükler gitti. -Şu an yazımı yazarken dahi Bangladeşli âlim Abdulkadir Molla`nın idam edilip edilmeyeceğine dair haber bekliyoruz- Biltaci, kızına nasihatinde “Benim kanım akmadan Mısır felaha kavuşmayacak. Benim için üzülmeyin” demiş. Bu bir kehanet mi? Asla! Ben diyeyim tecrübe, siz deyin ‘malumun ilamı`. Nice infazlar yaşandı, nice kimyasal silahlar kullanıldı ve ümmetin sesi ancak bir sivrisineğinki kadar çıktı. Neden?
Mehmet Alagaş diyor ki “Teknoloji benden aldıklarını versin; ben ondan aldığım her şeyi vermeye razıyım.” Sebebi sorulduğunda da teknolojinin elimizin ulaşmadığı uzakları, mağdurları, mazlumları kısacası dünyayı ayağımıza getirdiğini ve elimiz uzanmadan seyrettiğimiz her problemin bizi duyarsızlaştırdığını söylüyordu. Yalan mı? Suriye`de Müslümanlar aslan kesip yiyormuş, bize ne! İstiyorlarsa yemek tarifi yollarız, daha lezzetli olur(!). Ya da neredeyse “Onlar Arap zaten, daha güzel yemek tarifleri vardır onlarda” diyecek kadar tembel, uyuşuk ve vurdumduymaz hale gelinmiş. Allah affetsin.
Hadi onlar Suriye`de. Peki ya yanı başımızdakiler? Abartısız her dışarı çıktığımda karşılaştığım ve ‘İnşâAllah sadece ben karşılaşıyorum bu manzarayla` diye düşündüğüm içler acısı manzaralar… Suriyeli iki kadın bir dükkâna yanaşıp bir şey sorarlar. Dükkân sahibinin -erkek/kadın fark etmiyor- iğrenç bakışları ve aşağılayıcı konuşmaları eşliğinde yoldan geçenlerin “Araplar bastı şehrimizi. Esad öldürememiş bunları” şeklindeki söylemleri… Dilimizi bilmemelerinden dolayı erkeklerin onların gözünün içine baka baka edepsizlik yapmaları… Hangisini sayalım ki? İnsanlık ölmüş, ağlayanı yok!
Bir de sorulsa herkes muhtaç, herkes fakir. Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildi hani? Komşu açlıktan ölse cenazesi koktuktan sonra fark edilir olmuş. Bediüzzaman Hazretlerinin ifsad ve ahlaksızlığın kaynağı olarak belirttiği iki durağa gelip arabasını park etmiş insanlık: ‘Sen çalış ben yiyeyim.` ve ‘Ben tok olduktan sonra başkası açlıktan ölse bana ne!`
Rabbim, mümin-kâfir tüm insanlığı zulme karşı uyandırsın ve mazlumların konuşan dili, tutan eli, gören gözü kılsın; içinde azıcık insaf kalmış tüm insanları, mazlumlara hami ve hizmetçi eylesin; Mustaz`afları da o insanlığa önderler kılsın. Rahman`a emanet olunuz.