İktidara talip olanlar ile iktidarın yönetmeye talip olduğu toplum arasında ne gibi fark var diye bir sual tevcih edilmiş olsa idi verilecek en makul cevap herhalde, yukarıdakiler ve aşağıdakilerin sistemi ayakta tutma adına gösterdiği telaş kadar bir fark oluşturduğudur. Payanda olmaya müştak iki farklı kesimin paydaş olduğu tek argüman ise demokrasi havariliğinde gösterdikleri performansın sistem tarafından taltife tâbi tutuluşu olmalı.
Bugün yukarda ikamet edenlerin aşağıya, aşağıda olanların ise diğer gün yukardan ahkâm kesmesine müsaade edilmesi ile eşdeğerdir mükâfatlandırılma ameliyesi. Her hal-ü kârda demokrasi ayak takımının despotik emellerine amade bir tatmin vasıtasıdır. Her kesimin memnuniyetsizlik serd ettiği toplum mühendisliği ise başlı başına bir handikap iken, her insanın yekdiğeri için mühendis kesilmesi ise ayrı bir ironidir. Erkek kadını, zengin fakiri, bürokrat teknokratı, yukardaki aşağıdakini, İslamcı Zerdüştü, sağcı solcuyu, elhasıl her bal tutan parmağını yalarken, parmakları bırakın balı, kuru bir dalı bile tutamayanı ötekileştirmek için mühendis olma sevdasından vazgeçmemektedir.
İktidarın her danışmanı, özellikle jöleli saçlı danışmanı büyüme hızından tutun, İMF`ye borç verecek ülke olmanın hazzını vatandaşa aktarır iken, halen asgari ücretin açlık sınırının altında kalmasının hesabı sorulamamaktadır.
Seçim için atmosfer oluşturulurken, oy verme işleminin bir ritüel değil; temyiz vasfının aksi ya da eski tabir ile rey belirtmenin bariz iktidara yön vermenin bir şekli olduğu göz ardı edilmemelidir. Aksi bir durum her türlü manipülasyona açık irade teslimiyeti veya kiralanmış iradenin icarı ile maişet teminidir. Bu hâl ise sömürge mantığının bu topraklarda sömürgeleştirilenler tarafından ne kadar içselleştirildiğinin belirtisidir.
Çağın alametinin keyfiyet değil kemiyet oluşu, bu topraklara Protestan ahlâkının hâkim olduğuna delalet eder. İtibarsız kılınan, görülen davalar ya da mahkemeler değil bizatihi insanların dini anlayış ve algılayış süreci olduğu kesin ve mutlak hakikat. Her dilde pelesenk olan çözüm sürecinin, aslında cemiyetin çözülmesine ve ilahi değerlerin itibarsızlaştırılmasına matuf bir çeşit çözülme oluşu ise şayan-ı dikkat.
Kast sisteminin olmadığını savunanlar için demokrasi havariliği bir erdem, yönetenler için ise bu düşünceye alkış ile yönetilenlerin gözünü açmamak bir yöntem olmamalıdır. Fısk ile mümeyyiz bir modern sultaya rey kullanmak fasığın fıskına ortak olmak ile eşdeğerdir. Eski dönemlerde Mevlana`ya sorulan bir sual ile hitama erdirelim hasbıhalimizi. “Musiki için ne düşünüyorsunuz?” diye sorulunca merhum cevaben, “Aşığın aşkını, fasığın fıskını artırır. “ diye buyurmuş. Sema yapamıyor isek şayet, fücru senâ etmenin de bir manası yok demek ki…
İlahi hükmü “Sımsıkı toptan Allah`ın ipine sarılın” mihverinden çıkarıp “Sımsıkı demokrasinin kuşağı ile sarının” manasına hamletmek ebleh olanların şiarı ise bu şiar ile Makyavelizm`in ekmeğine yağ sürmek ise bizzat cahiliye adetlerine avdet etmenin yani “ridde”nin ta kendisidir.