Demokratikleşme paketi, çözüm süreci derken koca bir döneminin geride kaldığı ve yerel seçimlerin start aldığı günlerdeyiz. Artık her şehrin adayları ve bu adayların birbirlerini alt edecek propagandalarıyla tanışacağı bir döneme giriyoruz. Hepsinin ortak özelliği, ellerinde hiçte yabancısı olmadığımız vaatler listesinin bulunmasıdır. Bir yol, iki park, üç kaldırım taşı… Her biri ötekinden daha dürüst olduğunu beyan edecek ve karşı tarafı hırsızlık ve yolsuzlukla itham edip duracak. Genelde her birinin memlekete deniz getirmek kadar çılgın bir hayali olacaktır. Bu vaatlerin ne anlama geldiğini ve bu vaatlerin son kullanma tarihinin seçim sabahı ile biteceğini biliyoruz. Ve her seçmen halkçı başkan adaylarının seçimin hemen akabinde halktan nasıl kopacağının da farkındadır.
Bu sene seçime çiçeği burnunda bir parti giriyor. Bu parti sadece bu dönem değil cumhuriyet tarihinden beri süregelen tüm partilerden farklı bir partidir. Kurucusundan üyelerine, çaycısından yöneticilerine her kesin aynı statüye sahip olduğu, hemen hemen aynı sosyal hayatı yaşadığı, diğer tüm partilere inat hayatın merkezinde, halkın yanı başında, toplumla aynı kaderi paylaştığı bir partidir. Dürüstlükleri, fikirleri, samimiyetleri, hedefleri herkesçe malum olan, haklarında hiçbir şüphe ve şaibenin olmadığı, teste tabi tutulmaya ihtiyacı olmayan, her dem ilahi rızayı gözetleyen, hedeflerine ulaşmak için, canlarını dahi ortaya koyan ve bunun karşılığında her şeylerini verirken hiçbir şey beklemeyen bir topluluktur bu parti. Şöyle bir iddiada bulunursak bunun gerçekliğin ta kendisi olduğu hususunda hiç kimsenin şüphesi olmayacaktır. Onların göstereceği adaylarla diğer tüm parti adaylarının arasındaki fark siyah ve beyaz arasındaki fark kadar keskindir.
Adalet kimilerinin dilinde sadece bir türkü gibi söylenip dururken onlar adaleti ülkü edinenlerdir. Diğerleri janjanlı miting alanlarında halka ve haklara özgürlük naraları atarken onlar nara atmak yerine özgürlük uğruna nâra atılmaktan çekinmeyen bir davanın yolcuları olduklarını aşikâr edeceklerdir. Zira onlar seçim propagandası için şarkı, türkü besteleyen notacıların aksine rotalarını belirlemekle yükümlü olduklarının idraki içindeler. Zulme hayır derken her gelenin yürekleri, haneleri yangın yerine çevirdiklerini en iyi bilenlerdir. Bu sebeptendir ki “lâ” demenin bir nota değil rota olduğunu halka ispatın gayretindeler. Kelleleri koltukta gezindikleri için koltuk kapma gibi bir hedefleri olmayanlardır. İsmi ile müsemma olduklarını ödedikleri bedellerle kanıtlamışlardır. İşte onlar hür bir davanın neferleridir.
Ama onların bazı kusurları da yok değildir. Mesela…
Oy avcılığı uğruna boş vaatlerde bulanamayacaklardır.
Arkalarında para babaları ve baronları bulunmadığı için iyi reklam yapamayacaklardır. Halkın gelecek beş yılında kazanındaki çorbayı kepçeyle alabilmek için önümüzdeki beş ay boyunca kaşıkla ikram etmeyeceklerdir.
Diğer adaylar gibi sırça köşklerden meydanlara inmeyecekleri ve halkın arasında yaşadıkları için varlıkları kimseleri heyecanlandırmayacaktır.
Etrafları şakşakçılarla sarılı olmadığından hep mustazaf görüneceklerdir.
İç ve dış mihraklarla araları iyi olmadığından ya bu güçlerin hedef odağında olacaklar ya da varlıkları unutturulmaya çalışılacaktır.
Ellerinde haksız kazanç ve yetim hakkı bulunmadıklarından, aksine avuçlarında ne varsa muhtaçlarla paylaştıklarından halka ne sahte umut, ne olmadık hayaller dağıtamayacaklardır.
Onlar kendi çocuklarını ikna edebilmek için dahi yalan söyleyemeyecek kadar mahcupturlar.
Onların en önemli kusurlarından biri de bizzat halkın içinden geldikleri için statü sahibi değildirler. Etiketleri yoktur. Şatafatlı cümlelerle tarif edilmezler. Hiç kimse önlerinde eğilmesin diye yürekleri dik olsa da başları eğiktir.
Onların bu kusurları yanında bazı meziyetleri de olmayacak mı? Elbette vardır. Bu meziyetleri adaylar açıklandığında herkes bilecektir. Ama nasıl bilecekler? Tüm bu handikapları, önlerine konulan engelleri aşıp, toplumu ahtapot gibi saran, zihinleri rehin alan klasik siyasetçi profilinin karşısında kendi değerlerinden ödün vermeden nasıl duracaklar?
Bütün siyasi rajonları alt üst edip halk için siyaset yapacaklarını nasıl izah edecekler? Tüm bu realiteler her eve, her sokağa, her mahalleye, her şehre tek tek nasıl ulaştırılacak? Bunlar yapılmazsa önümüzdeki beş yılımız da bilindik hokkabaz siyasilerin tekelinde olacak. Bizi bizden olanların yönetme hayalinin suya düştüğü gerçekliğini seçimin ertesi sabahı herkes öğrenmeden evvel bu günden bilinmesi için erken uyarı sistemleri nasıl devreye sokulacak? Sizce ne yapmak gerek?