Bizler toplum olarak Allah`tan hakkıyla korkmuyoruz. Kimileri için bu ifade büyük bir iddia ya da itham olarak değerlendirilebilir. Mamafih acı da olsa bu bir hakikattir. Bizim ne ilahi rıza kaygımız var. Ne de imanımıza el uzandıkça bizden giden bir kaybımız var. Kendi elimizle başımıza getirdiğimiz iktidar Çankaya Köşkü`nde içkili cumhuriyet daveti veriyormuş kime ne? Adına sanatçı dediğimiz insanlar ard arda İslam`a, tesettüre hakaretvari beyanatlarda bulunuyorlarmış kime ne? Daha bir iki gün evvel de hezeyan sırası Pınar Altuğ`a gelmiş olmalıydı. Hanımefendi okullarda başörtülü öğrenci görmeye tahammül edemiyormuş, Atatürk`ün kurduğu bu ülkede başörtülülerin okullarda bulunmasına müsamma gösterilmemeliymiş. Sanırım bu şahıs Türkiye Cumhuriyeti`ni savunan kahramanlar içindeki çarşafı ile mermi taşıyan Müslüman bayanları unutmuş olmalı. Biri ona bunları hatırlatmalı ama, dedim ya kime ne?
Bu coğrafyada sadece ve sadece Allah`ın dinini yaşamak ve yaşatmak cehdinde olan bir yığın mazlum insan varmış. Bunların bir kısmı işkence edilerek şehit edilmiş. Bir kısmı cezaevlerine gönderilmiş. Bu da yetmemiş, aileleri ile irtibatı kopsun ve daha çok acı çeksinler diye kendi memleketlerinden olabildiğince uzağa sürgün edilmiş. Kimi ağa babaları sözüm ona sağlık sorunu gerekçesi ile ev hapsinde cezalarını çekmekteyken ya da infazları ertelenmekteyken mazlum Müslüman mahkumlar son nefeslerini hapishane koğuşlarında vermişler kime ne? Artık Türkiye`de küçükler de sürgün edilir olmuş. Üstelik bunlar ilköğretim okulu öğrencisi minicik kız çocuklarıymış. Bir anne “yapmayın etmeyin bu bir zulümdür” diyecek olmuş. Onun da karşısına yasalar durmuş ve hakkında soruşturma başlatılmış. İş anneye cezaevi kapısını göstermeye kadar vardırılmış. E ne olmuş … Öyle ya kime ne? Şuan ülkemizde gündeme gelen yeni durum kıyafet serbestliği. Hemen sevinmeyin serbestlik lafını duyupta. Başörtü dışında her şey serbest. Diyorlar ki “başınızı örtmek istiyorsanız İmam Hatip`e gidin orada serbest. Çünkü sizin başörtünüz bazı çevreleri rahatsız ediyor…” Çocukların psikolojisi tartışılıp duruyor TV`lerde. Efendim çocuklar moda yarışına girermiş. Birinin varmış ötekinin yokmuş. Çocukların psikolojisi bozulurmuş. Güneydoğuda birçok çocuğun babası yok. Bazı çocukların tatillerde, bayramlarda ya da özledikleri herhangi bir günde cezaevlerinde bile görmesine mani olunuyor. Başörtülü minicik kızlar o okuldan bu okula gönderiliyor. Onlara sözlü tacizlerde, hakaretlerde bulunuluyor. Ve “bu suçu yani başörtü takma suçumu bir daha işlemeyeceğim” içerikli belgeler imzalatılıyor. Peki ya bu çocukların psikolojisi, doğru ya kime ne?
Dedim ya biz Allah`tan korkmuyoruz. Ve hesap gününü de unutur olmuşuz. Eskiden adı konulmamış bir yasak vardı ülkemizde. E artık adı konuldu ve isim babası da İslami argümanları dilinden düşüremeyen AKP hükümeti. Seyrettim de halkımızın ahvalini. Mustazaflar Hareketi ve Özgür-Der gibi bir iki STK dışında kimseden çıt yok. Bu konuyu haber yapan bazı İslami TV kanallarını bilhassa izledim, verdikleri tepkiyi merak ediyordum. Onlarda ağız birliği etmişçesine sadece tek tip kıyafet olmazsa çocukların psikolojisi bozulur, kıyafet serbestliği bir takım sıkıntılara sebep olur hadisesine odaklanmışlar ve “başı açık olmak mecburiyeti” ibaresini bilinçlice gündem dışında tutuyorlardı. Bu ülkede mütedeyyin insanların nezdinde dahi bir başörtü hassasiyeti yada kaygısı yok. Maalesef bu böyle. Kendi elimizle defalarca yönetime getirdiğimiz bu iktidar şimdilerde bir yandan BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarına dokunmaya çekinmekte. Buna mukabil dindar insanların oyları cebinde gezen ama onlara verdikleri sözlerin aksi istikametinde yasalar düzenleyen bu iktidar bize rağmen, bizim başörtümüze dokunmaktan geri durmamakta. Sizce bu gücü nereden alıyorlar dersiniz. Elbette bizden… Zira Resulullah (s.a.v.) buyurmuşlardır ki; “nasılsanız öyle yönetilirsiniz” Bu gün birçok İslami derneklerin önde gelenlerinin kızları da maalesef tesettürsüz. İbadeti ramazan ayına sığdıran, kendilerini dindar olarak lanse eden insanlarımızın eşleri ve kızları tesettürsüz. Hicab adım adım gerçekliğinden uzaklaştırılmakta ve Kuran`ın emrettiği hicabın ötesinde başka bir şekle sürüklenmekte. Kızlarımız modernizm adı altında örtünmekten daha farklı anlam ifade eden kıyafetlere bürünmekte.
Yani anlayacağımız tesettürümüze halk olarak biz sahip çıkamazken ve Allah`ın ayetini kızlarımızın üzerinden çekip almışken devlet yasak getirmiş kime ne? Tesettürün ilköğretim ve lisede aleni bir şekilde yasaklanması ahvalimizle ve gidişatımızla yüzleşmenin bir tezahürü olsa gerek. Tesettürün okullarda yasaklanmasına bu kadar duyarsızlık toplumun nabzını tutarak hareket eden iktidarın Müslümanlara “siz öylesiniz ve böyle yönetilirsiniz “ diyecek kadar ileri gitmesi demek. Bu gidişe dur demek için dinimize daha sıkı sarılmak ve imanımızı, İslami söylemlerle bizlerden almak için çabalayanlar karşısında kimeneciliği bırakmak icap eder. Zulüm karşısında tek yürek olmak ve tesettür her yerde serbest olana kadar bunu mütemadiyyen gündemde tutmak mecburiyetimiz vardır. İlk başta kendimizi ve etrafımızdakileri dalga dalga bilinçlendirme yükümlülüğümüz vardır. Ta ki; el birliği ile kirlettiğimiz ya da kirletilmesine müsaade ettiğimiz toplum içindeki çer çöp bu dalgaların etkisi ile kıyıya vursun. Ta ki; zulmün elleri gayri bizlerden beri dursun.
Ayşegül YILDIZ