İnsanın yaşadığı dönem ve şartlar çok önemlidir. Her dönemin sorunları beraberinde sorumlulukları da getirir.
Kendi döneminin sorumluluklarını bilen büyük insanları o dönemin şartları yetiştirir ve olgunlaştırır. Sorumluluğunun bilincinde olan bir Müslüman hangi devrin şartlarında yaşarsa yeteneklerine de ona göre yön verir.
Bir dönem gelir, akıl ve mantık öne çıkar, felsefe at koşturur. Yüce Rabbimiz böyle bir dönemde akıl ve mantığa vahyin gölgesinde yön verecek âlimler gönderir.
Başka bir dönem gelir, insanlık hayatının anlam ve amacını unutmuş; fıtratından uzaklaştırıldığı için buhranlarda ve mutsuzdur.
Yüce Rabbimiz, sosyal hayata aşk ve heyecan katacak salih- sadık kullarını lütfeder. Doğum sancıları çeken toprağın baharı özlemesi gibi duyguları kirletilen insanların yürekleri tekbir ve salavatların özlemi ve arayışı içerisine girmiştir. Vakit tamamdır. Bu salih kullar düzenledikleri Kutlu Doğum etkinlikleriyle insanları meydanlara toplayıp, yaradılış gayelerini hatırlatırlar. Rahmet pınarlarından boşanırcasına yerde, gökte “Allah, Muhammed (sav)”a sedaları yankılanır. O seda gönüllere bir rahmet suyu, bir can suyu oluverir. O meydanlardan tüm dünyaya iman pompalanır, yeryüzü şenlenir, insanlığın kuruyan damarları can ve hayat bulur.
Ümmetin diriliş ümitlerini söndürmeye yönelik sözlerin, iftiraların, saldırıların, katliamların hız kazandığı; gerçekle yalanın, dostla düşmanın, müminle münafığın birbirine girdiği bir dönemde “selam”ı söz ve tavırlarıyla sahiplenen bir topluluğa şiddetle ihtiyaç duyulur. O topluluk ki hangi camiadan olursa olsun Müslümanın iyiliğini, esenliğini, mutluluğunu cennetini arzu eder.
“Cahil kimseler onlara laf attığında ‘selam` derler”. (Furkan/63).
Selam kelimesi, barış, güven ve esenlik demektir. Müslümanın Müslümana selam vermesi de bu temennilerde bulunmasıdır.
Birilerinin sözde İslam adına, başkalarını uyarma, uyandırma adına başka camiadan olan Müslümanları tekfir ettiği, başka birilerinin biraz daha oy alma adına Mossad`ın adamları olarak suçladığı, yine başka birilerinin de Uluslararası güçlerin maşası olarak tanımladıkları bir zamanda onlara verilecek en güzel cevap, ‘selam`dır.
Dünyanın dört bir tarafında Müslümanlar katledilirken; İslam`ı yaşamanın önündeki engeller gittikçe artarken; “Ben Müslümanım” diyen insanın tavrı diğer Müslümanların esenliğini istemek olmalıdır.
Elimizden ve dilimizden insanlığın kurtuluşa ve saadete ermesinin, zulümlerin sona ermesinin usulü, yöntemi, şartı, olmazsa olmazı budur.
Hatta imanın gereği de budur. Allah Resulü (sav) “Birbirinizi sevmedikçe gerçek iman etmiş olmazsınız. İman etmedikçe de cennete giremezsiniz” buyurmaktadır. Zafere kaynaklık edecek olan bu sevgi, içinde bulunduğumuz zaman diliminde Müslümanın en önemli azığıdır.
Şu anda yaşanan süreç, son 200 yılın en kritik, en kanlı, en kargaşalı sürecidir. Böyle bir süreçte, kaos ortamlarında sağlıklı ve sıhhatli bir mümin duruşu sergilemek, çok önemlidir.
Sözde İslam`a hizmet adına çığırtkanlık yapanlar, tahrik edenler, ne konuştuğunun, ne yaptığının farkında olmayanlar olsa da; ancak ve ancak İslam dünyasını düşünen beyinler olgun ve dolgun adımlarla yürümelerini sürdürürler. Eleştriye eleştriyle karşılık vermezler. Çıktıkları meydanları birer ring alanına dönüştürmezler.
Gündemlerinde aynı kıbleye döndükleri, aynı ilaha taptıkları, aynı Kur`an`ı okudukları, aynı orucu tuttukları Müslümanların eksik veya kusurlarını değil; Allah adına yapılacak faaliyetleri, Arakan, Mısır, Suriye, Gazze, Afrika gibi ezilenlerin diyarlarını tutarlar.
Müslümanın inancına göre kayıt dışı hiçbir şey yoktur. Müslüman mahşer gününde hiçbir dosyanın sümenaltı edilmeyeceğine iman edendir. O gün hiçbir dava zaman aşımına uğramayacaktır. Hile ve şike yoktur. Bu dünyada yapılan yanlışların sehiv imkânı da yoktur.
Onun için Müslüman atacağı adımların hesabını iyi yapmalı ve başka camialardan olan Müslümanları ağzına alırken vebale girmekten korkmalıdır; nerde durması gerektiğini bilmelidir.
Biz Peygamber Sevdalıları, Ümmetin maslahatı adına selamın gereğini yapmaya devam edeceğiz inşaallah. Bilerek veya bilmeyerek şer odaklarına alet olanlara bakıp da dilimizi kirletmeyeceğiz ve Müslümanlara “Selam” demeye devam edeceğiz.
Müslümanların omuzlarına basarak ilerleyenlerden değil; Müslümanları omuzlarında yalnızca bir olan Allah adına taşıyanlardan olacağız inşallah.
İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürmeyeceğiz ve aynı Allah`a inanan, alnı secdeli, yiğit, İslam davası uğruna onca fedakârlık gösteren insanları kurda kuşa yem ettirmeyeceğiz.
Kandırılmış, şaşırtılmış olanları görsek bile “Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur” sözünün gereğini yerine getirmeye devam edeceğiz inşallah.