Yaptıkları ameller amel defterine sevap olarak kaydedilir kişinin.

Amel-i Hasenat ise kişinin aktif iyi olması, yani toplumun ıslahına vesile olmaya çalışması, insanların kurtuluşunu hedef edinmesidir. Daima iyiliği emredip kötülükten nehyetmeyi, terk etmemesidir. Yani pasifliğe karşı kıyam etmesi ve kabuğunu kırmasıdır.

Kelebek, kelebek olmadan önce kabuğunun içinde olan bir tırtıldır. Kabuğunu kırıp kıyam etmediği sürece kelebeğe dönüşemez ve pasif (hareketsiz) kalır. Ne zamanki başını kaldırıp kabuğunu kıyam hareketiyle kırarsa o zaman kelebek etkisi oluşturur. Kendisine verilen umumi vazifeyi yapmaya başlar.

İşte pasif iyi kalmak, bir nevi tırtıl misali kabuğunun içinde kalmak ve hiç kimseye faydalı olmamak, zulme ve karanlığa razı olmayı tercih etmektir. Toplumun düzelmesini isteyen kişilik önce kendisi kıyam etmeli ve kelebek etkisi oluşturup aydınlıkta çırpınma mücadelesi vermelidir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) de vahiy gelmeden önce pasif iyi idi. Amel-i salihat yapmaya çalışıyor ve kendi nefsinin ıslahı ile meşgul oluyordu. Fakat vahiy geldikten sonra aktif iyi oldu ve insanlığın kurtuluşunu hedef edinip kelebek misali bu uğurda çırpındı.

Günümüzde küfür ehli dört bir yandan İslam`a saldırı yaparken, insanları fikri ve ilmi şüphelerle karşı karşıya getirirken, bir Müslümanın pasif iyi olarak kalıp insanlara tebliğ etmemesi küfrün ekmeğine yağ sürecektir.

Küfrün var gücüyle İslam`ı bozmak ve tahrif etmek için çalışırken, İslam`ı koruyacak, hakkıyla savunacak, akli ve nakli deliller sunacak, itham ve itirazlara cevap verecek davetçilere ihtiyaç vardır. Bu durumda bize düşen en önemli görevlerden birisi örnek yaşayışlı, ilim sahibi, ihlâslı davetçiler olmaktır. Kapı kapı, mahalle mahalle gezip Hakkı tebliğ etmeyi gaye edinmek ve insanlığın kurtuluşu için uykularımızı kaçırmaktır.

Rabbimiz Fussilet Suresi, 33`de “(İnsanları) Allah`a davet eden ve kendisi de iyi amel ve hareket eden ve “Şüphesiz ben Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kimdir?” buyurmaktadır. Bu ayette Rabbimiz Allah`a davetin, başka şeylerden daha güzel olduğu belirtilmektedir. Yine Hakk`a davet, salih amelden ve Müslüman olduğunu ilandan önce zikredilmiştir. En güzel ve en iyi amel vacib olandır ve vacib olmayandan daha üstündür.

Buna göre insanları Allah`ın dinine davet, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak amellerin en güzelidir.

İşte Rabbimiz bizlerin yalnızca kendi nefsimizi kurtarmaya çalışmakla meşgul olmamızı istemiyor. İyiliği emredip Hakk`a davet etmeyi hedef edinmemizi istiyor. Bu ameli, amellerin en güzeli olarak vasıflandırıyor.

Yine Peygamber efendimiz (SAV): “Siz insanlar için çıkartılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız” diye buyurmuşlardır.  İşte insanlık içinden çıkartılmış en hayırlı ümmet oluşun şartını belirtmişlerdir. Bu şartı iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya bağlamışlardır.

Yine pasif iyi olup yalnızca kendi nefsini terbiye ile meşgul olup sadece salih amellerle meşgul olmak duaların kabul olmamasına da sebebiyet vermektedir. Aynı zamanda toplumsal felaketlere de kapı açmaktadır. Efendimiz (SAV) “Nefsim elinde olan Allah`a yemin olsun ki ya iyiliği emredip kötülükten sakındırırsınız veya Allah tarafından bir azap gelmesi yakındır. O zaman yalvar yakar olursunuz da duanıza icabet edilmez” buyurmaktadırlar.

İşte haramların işlenip, emirlerin çiğnendiği bu zamanda kişinin yalnızca kendini kurtarmaya çalışmayı hedef edinmesi Allah`ın felaketlerini umum kılmasına sebebiyet vermesi Allah`ın kanunlarındandır. Zaten her evinde oturup Hakkı tebliğ etmeyen mümin toplumsal felaketlere kapı açmakta ve insanların vebaline girmektedir.

Unutmayalım ki İsrailoğulları`nın lanetlenme sebeplerinden bir tanesi de insanlara iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı terk etmeleridir.