Dünya Halid Dede’yi, kucağında şehit düşen torununun cansız bedenine gösterdiği şefkatle tanıdı.
Rim’in saçlarını düzeltirken, yüzündeki kanı silerken, sarılıp sarılıp yanaklarını öperken izledi.
Küpesinin birini kulağından çıkartıp, hatıra olarak cebine koyarken.
Son yolculuğuna uğurlanırken de sevgiye ve ilgiye ihtiyacı vardı çocukların.
Çünkü onlar bu dünyanın reyhanlarıydı. Ayrılırken de koklamalı, sevmeli, merhamet etmeliydi.
Rim giderken bu kez arkasından dağılan oyuncakları toplamak Halid dedeye düşmüştü.
Ne de olsa kendisi oynarken dağıtmamıştı onları.
Zalim Siyonist’lerin bombaları altında her biri bir tarafa saçılmıştı.
Rim’in bu dağınıklıkta bir suçu yoktu.
Bombalar, oyuncakları dağıttığı gibi hayalleri de dağıtmıştı.
Geleceğe dair umutları bir bir çalmıştı.
Halid Dede, torunundan bahsederken bakışları derinleşiyor, yüreğine acıyla birlikte bir sekinet de iniyordu.
Ne de olsa ruhunun ruhuydu O. Canının canı.
Aynı gün doğmuşlardı ikisi de. Dede ve torun birlikte kutluyorlardı doğum günlerini.
Halid Dede, Rim’den bahsederken akan gözyaşları feryada, isyana dönüşmüyor, Peygamber’inden öğrendiği vakarı ve sabrı benliğinde taşıyordu.
Kucağında can veren torunu İbrahim için gözleri yaşaran Allah Resulü (sav)’ne yanındaki sahabeler “Siz de mi ağlıyorsunuz ey Allah’ın Resulü” deyince kendisi “Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Bu merhamettendir” buyurmuştu.
Halid Dede, O’nun ümmetinden, yaşı kadar israil zulmüne şahit olmuş Filistin’lilerden sadece birisiydi. Mescid-i Aksa’yı korumak, o mübarek toprakların bekçiliğini yapmak her Filistin’li gibi O’na da düşmüştü.
O’nun acı karşısındaki duruşuyla Ali İmran Suresi 173’üncü ayet canlanıyordu iman edenlerin kalplerinde, zihinlerinde;
“Allah bize yeter O ne güzel vekildir!”
Yıllardır kendilerine İslam düşmanlığı aşılanan Avrupa insanı O’nun acı karşısındaki duruşuyla İslam’ı tanıma fırsatı elde etmişti. Uyuyan ruhların İslam’la uyanışına vesile olmuştu.
Bunca olumsuzluğun içinde, soykırımın ortasında yüreğinde hala çiçekler açıyor olması Avrupa insanının kendi hayatını sorgulamasına sebep olmuştu. Mutluluğun maddi imkanları elde etmede, hazları tatmin etmede, tüketimde olduğunu öğütleyen Kapitalist Sistem, tüm bunları elde etme yarışındaki Batı insanına Halid Dede’deki ve diğer Filistinlilerdeki iç huzuru kazandıramamıştı. Mutluluğu dış sebeplere bağlayan, insanı tüketen bir hayvan olarak tanımlayan düzenler, Halid Dede’nin bastığı topraklarda iflas etmişti.
İnsanı hazzı arayan, acıdan kaçan, çıkarcı bir varlık olarak tanımlayan filozofların yalanları gün yüzüne çıkmıştı.
Huzur “Hasbunallah ne ni’mel vekil” ayetinin sırrında saklıydı.
Mutluluk, içsel bir duygu haliydi. Ve ancak Allah’a teslim olmakla elde edilebilirdi.
Torunuyla aynı gün doğan Halid Dede torununun şehit olduğu ay olan Aralık ayında O’na kavuştu. Hem de doğum günlerine birkaç gün kala.
Yüce Allah makamlarını ali eylesin. Onları cennetin en güzel yerlerinde ağırlasın. Filistin’deki direnişi zaferle sonuçlandırsın. Tüm İslam diyarlarına yeniden İslam medeniyetini nasib eylesin. Amin