Kendisini özgürlükçü olarak tanıtan sistemler ise geçmişte ve günümüzde kadını kullanarak toplumu bu yönlerden köleleştirmekte ve değerlerinden düşürmeyi amaçlamaktadır. Böylece ahseni takvim üzere yaratılan insanı (Kadını) kullanarak esfel-i safiline yuvarlamaya çalışmaktadırlar.
Günümüzde çağdaş olarak geçinen bu sistemler geçmişte kadını şeytan olarak tanımlamış ve Aristo`nun da içinde bulunduğu bir komite kadının ruhunun olup olmadığı konusunu günlerce hatta aylarca tartışıp kadının ruhu olmadığı kararını almışlardır. Yine Yahudi ve Hristiyanlar Havva`nın Ademi cennette iken yoldan çıkartıp o yasak meyveyi yemeye teşvik ettiğini söyleyip kadının bir şeytan olduğuna karar vermişlerdir. Halbuki yüce kitabımız Kur`an-ı Kerim`de böyle bir ibare mevcut değildir.


Yine tahrif edilmiş Tevrat ve İncil`de kadına yer verilmezken yüce kitabımız Kur`an`da Hz. Asiye ve Hz. Meryem övülmüş ve kendi zamanlarının kadınlarına üstün kılınmıştır. Rabbimiz, Asiye`yi överken onu bir sarayın prensesi olduğu için, tacı ve tahtı olup etrafında hizmetçileri olduğu için övmemiştir. Yine Rabbimiz Meryem ve annesi Hane aracılığıyla özgürlükçü geçinen zihniyete bir tarih tokatı atmıştır. Bu zihniyet tarihte kadının mabede girmesini yasaklayarak onu mabede layık görmemiş ve mabede erkek hegomonyası kurmuştur. Rabbimiz ise o erkek hegomonyasını Meryem`in mabede girmesini isteyerek toplumsal bir şoka uğratmıştır. İşte tarihte bu derece kadını aşağlayan toplum bugün çıkmış meydalarda “İslam kadını örtüp eve kapatarak özgürlüğünü elinden alıyor” diyerek kadının üzerinden dinsizlik propagandası yapıp kadını toplumun ve şehvetlerin kölesi haline getirmek istiyor. Onu maskaraya çevirip savunmasız ve kimsesiz bırakıyor.
Geçen yıllarda ölen bir kozmetik ürünleri firmasının kurucusu kadın “Ben piyasaya sürdüğüm ürünlerle kadınların suratlarındaki güneş lekelerini ve silülitlerini yok edemedim. Fakat onların önce kendilerine güvenlerini öldürdüm. Sonra cüzdanlarını ele geçirdim” diyerek ölmeden son itiraflarını yapmıştır.


Ne acı bir itiraf değil mi bu firmalar kadınları makyaja ve kozmetiğe mahkûm etmeden önce kendi kendilerinden nefret ettirerek işe başlıyor. Yayınladıkları TV reklamları ve çıkardıkları dergiler aracılığı ile hedeflerine çok kolay ulaşabiliyorlar. Adeta “Sen sakın kendin olarak kalma. Çünkü doğal halin çok çirkin. Hem suratındaki çillere ve güneş lekelerine bir baksana, kaşın ne halde. Gözünün altında ki torbalarda neyin nesi? Saçların o kadar matki ahenkle dans etmiyor. Çok çirkinsin. Kendini insanların ve benim göz zevkime göre ayarlamalısın. Erkeklerin göz zevkine hitap etmelisin.”
İşte sahte özgürlükçü sistem kadını kendi kendinden nefret ettirerek önce bedenini, sonra cüzdanını köleleştiriyor. Özgürleştiğini zanneden kadın yapmacık bir hayat içinde bir türlü kendisi olmayıp maskot haline geliyor. Fondetensiz ve makyajsız dışarı çıkmayacak kadar ürkekleşiyor. Aniden kapı çalınsa makyajsız açmaya cesareti dahi kalmıyor ve gelen kişiyi direk içeri alırken diğer odaya süslenip kozmetiklenmeye koşuyor ve bir türlü kendi olmaya, kendi kalmaya cesareti kalmıyor.


Kadını çalışma hayatına sürükleyen bu sistem kadına şunu telkin ediyor.


“Lütfen paranı sen kazan, evinde söz sahibi ol. Kocandan asla laf yememelisin. Ama patronunla iyi geçinebilmek için onu alttan almalısın. Sakın kocana el açma, ama patronuna el aç. Evde çoluk çocukla uğraşacağına işyerinde hiç durmadan çalış. Bu sistem kadına ev işlerinin sıkıcılığından bahsedip evini zindan olarak gösteriyor. Kadını evine ve kocasına düşman, dışarıya dost ve hayran ettiriyor. Böylece onu ortalık malı yapıyor.


Günümüzde kadın daha fazla harcamak için çalışmakta ve böylece dünyadaki iktisadı dengeler altüst olmaktadır. Artık evi iki kişilik ev haline geliyor ve kadına annelik unutturuluyor. İşte sözde özgürlükçü sistem kadını böyle maskara haline getirirken Vahy kadının dişilik değil kişilik yönünü ön plana çıkartıp; birilerinin gözüne girme düşüncesinden ve aşağılık kompleksinden kurtarıyor.


Onu birinci koruması olan evine bağlayıp içişleri bakanı yapıyor ve kocasının kıymetli zevcesi haline getiriyor. Böylece başkalarının nazarlarından muhafaza edip ortalık malı olmaktan kurtarıyor.


İkincisi tesettürü olan tesettür kıyafetine de bürünüp onu değerli bir cennet hurisi haline daha bu dünyada iken getiriyor. Haya ve edep unsurlarını böylece koruma altına almış oluyor.