Fırsat bu fırsat!
Ya Gazze’yle birlikte özgürleşeceğiz ve yüz yıllık esaretten birlikte kurtulacağız ya da tarihin tozlu sayfalarında kalan geçmişimize, medeniyet değerlerimize öykünmeye devam edeceğiz.
Ya yeniden tarih sahnesine çıkıp Batının çürüyen sistemlerini kendi ellerimizle çöpe atacağız…
Kur’an ve sünnet nosyonuyla, fetret dönemini yaşayan insanlığın aradığı en insani, en adil, en mükemmel düzeni altın tepside sunacağız ya da Batı’nın kuyruğunda çürüyüp gideceğiz.
Gazze soykırımı İslam âlemi açısından öyle kapılar açtı ki, belki de tarihin hiçbir döneminde elde edilememiş fırsatları önümüze serdi.
Siyonizm ve Küresel Emperyalizmin tüm dünya nezdinde düşen maskesi ve kanunlarındaki boya eridi gitti.
Geriye tüm acılarıyla yeryüzünün tek atan kalbi olan Gazze’deki barbarlık kaldı.
Gazze artık tüm özgür halkların hayatının merkezinde!
Zalimler istese de istemese de dünyanın en önemli gündemi!
Uluslararası mahkemelerin, hukukun geçersizliğini gösteren en berrak tablo…
Gazze’deki tabloyu gören özgür halklar Siyonizm ve Küresel Emperyalizme karşı Gazze adına ayakta.
Uluslararası Adalet Divanının Siyonistler hakkındaki kararlarının geçersizliği, yaptırım gücünden yoksun oluşu artık hiç olmadığı kadar en şeffaf haliyle ortada.
İşte tam zamanı!
Özgür halklar ayakta.
Ve hep bir ağızdan kral çıplak diyor.
İslam âleminin yüz yıldır söyleyemediğini Batı halkları söylüyor.
Filistin davasına ve Filistin’deki direnişe yönelik bu kadar kamuoyu desteği karşısında İslam âleminin yöneticilerinin bu fırsatı acilen değerlendirmesi gerekiyor.
Fırsatlar elden kaçmadan Emperyalistlerle olan tüm masaları devirme, uluslararası kurumların geçersizliğini ilan etme, yapılan anlaşmaları feshetme zamanı!
İslam âlemiyle kendi bloğunu oluşturma, ortak iktisadi, askeri, siyasi birliğini ve para birimini oluşturma zamanı.
Dünyanın uyanan halklarından gelen nefese yön verme belki bir daha esmeyecek olan bu iklimin rüzgarını yakalama zamanı.
Gazze, başta Mescid-i Aksa olmak üzere tüm İslam âleminin özgürlüğü için dünyanın en zalim milletiyle mücadele ediyor.
Bu mücadelenin 9 aydır yeterince destekçisi olmayan yöneticilerin artık asil bir duruş sergilemesi gerekiyor.
Filistin özgür olmadıkça İslam diyarlarının özgürlüğü mümkün değil. O topraklar Siyonizmin esareti altından kurtarılmadıkça hiçbir İslam diyarı rahat yüzü göremez. Siyonistlerin ajandalarında nehirden nehire olan İslam beldelerinin tamamını işgal etme planları var.
Müslüman halklar, partiler, STK’lar olarak kendi yönetimlerimizi Filistin adına adım atmaya zorlamak zorundayız.
Sıra kendi topraklarımıza gelmeden önce elimizden ne geliyorsa onu teklif etmek ve kamuoyu oluşturmak zorundayız.
7 Ekimden bu yana Hükümeti Siyonizme karşı yaptırım uygulamaya çağıran HÜDA PAR ve İslami STK’ların ısrarları sonucunda geç de olsa Siyonistlerle ticari ilişkiler kesildi.
Yine HÜDA PAR meclise Filistin’deki işgal edilmiş topraklara savaşmak üzere giden Siyonist vatandaşların vatandaşlıktan çıkartılması, soykırım suçundan yargılanmaları ve mal varlıklarına el konulması konusunda kanun teklifi sundu.
Siyonist katillerin bu Ülkede rahatça yaşayabilme fırsatının ellerinden alınması onlar için çok büyük bir hezimet olacaktır. Soykırımcı zalimlerin yeryüzünde barınabilecekleri tek karış toprak parçası bırakmamak insanlığa karşı bir borçtur. Bu konuda atılacak adımlarda Türkiye İslam âleminin başını çekmeli ve bu kanun teklifi desteklenerek kabul edilmelidir.
Kanun teklifine destek amacıyla başlatılan imza kampanyasının duyulması ve desteklenmesi her Müslümanın üzerine bir borçtur. Unutmamak gerekir ki Siyonizme karşı atılacak her adım değerlidir.