Feminist bir kadın teşkilatı olan Mor Çatı, 24.11.2018’de Flört Şiddeti başlığında klavuz niteliğinde bir metin yayınlamış. Google’dan yazıya ulaşabilirsiniz. Kız çocukları/genç kızlar için hazırladıkları bu metni el broşürü olarak basmışlar. Sözde onların iyliği için (!) 18 yaş altı evliliklere çocuk istismarı damgası yapıştırıp erkekleri 6-16 yıl arası cezaevine attıranlar bakın bu toplumun kızlarına nasıl bir hayatı reva görüyorlar? Tabi iğrençliklerle dolu, cinnet geçirtici olan metinin tamamını buraya alamıyorum.
“ Flört şiddeti 13-23 yaş döneminde romantik ilişkilerde yaşanan şiddete işaret ediyor. Bu dönemde flört etmek gizli, ayıp, saklanması gereken bir konu olarak görüldüğü için ilişki içinde yaşanan şiddetle karşılaşsan bile hiç kimseyle konuşamıyor ve kendini yalnız hissediyor olabilirsin. Cinsel flört şiddeti, sevgilinin seni cinsel birliktelik veya yakınlık için zorlaması ve cinsellik konusunda ‘hayır’ı kabul etmemesidir. … Sen alkol veya madde etkisi altındayken ya da bilincin yerinde değilken seninle birliktelik kurması, cinsel birliktelik öncesi ve sonrası sana karşı küçümseyici ve kaba bir tutum sergilemesi, doğum kontrol yöntemlerini kullanmaması veya senin kullanmana izin vermemesi cinsel şiddet örnekleridir”.
Bu iç ürpertici metin insanoğlunun anası olarak gördüğümüz, dolayısıyla onurumuz, haysiyetimiz, geleceğimiz olarak kabul ettiğimiz kızlarımız için hazırlanmış bir proje. İstanbul Sözleşmesiyle hedeflenen yaşam biçimi. Ford’un, Soros’un, Rockefeller’in finanse ettiği başta Mor Çatı olmak üzere tüm feminist çetelerin namus, iffet, hayâ, edep, aile ve insanlığa açtığı savaş, hep böyle kirli bir yaşam biçiminin normalleşmesi ve toplum tarafından kolayca benimsenmesi içindir.
18 yaş altı evlilikler için “cinsel istismarın affı olmaz, çocuk istismarı normalleştirilemez” diye ortalığı gürletenler, bakın 13 yaşından itibaren bir kızlara nasıl bir yol gösteriyorlar :“Yeter ki evlenme ama onun dışında her şeyi yap, toplumun ayıp, günah olarak görmesine aldırma. Toplum şimdilik böyle görülüyor. İleride hepsi normalleşecek, İstanbul Sözleşmesiyle biz ayıp, günah, mahrem, namus gibi tüm inanışların kökünü kazıyacağız. Yalnız değilsin, şiddet gördüğünde ise hemen bize sığın” Ne kadar şiddet, o kadar para, ne kadar sığınma talebi o kadar AB’den puan, o kadar alkış…
Mesele evlilik olunca cinsel birlikteliği suç olarak gösterenler, nasıl da evlilik dışı cinsel birlikteliği tasdik edici, özendirici, yönlendirici bir rol oynuyorlar. Nikâhta çocuk hakları devreye giriyor, flörtte cinsel özgürlük…
Binlerce yıllık İslam geçmişi olan toplumla işte böyle alay eden zihniyet ve türevleri Ak Parti iktidarlığında hiç kazanmadığı kadar bir statü elde etti. Mecliste İstanbul Sözleşmesi ve sair aileyi ilgilendiren yasalarda bizzat şekillendirici rol almaya devam ediyorlar. 6284 sayılı yasayı kelime kelime, noktasından virgülüne kadar kendilerinin hazırladığını itiraf ediyorlar. Yazıklar olsun onlarla aynı masaya oturup tüm değerlerimizi, aile yapımızı dinamitleyen Fatma Şahin’e. Ve sözde müslüman kadın kimliğini temsil eden KADEM’e. Kendilerini hiçbir zaman benimsemeyecek, dost olarak kabul etmeyecek, ellerine geçen ilk fırsatta başörtülerine saldıracak olan bu çetelere yaranma derdinden, zaman içerisinde aynı zihniyetin muhafazakar versiyonu oldular. Şimdi “kadına şiddete hayır” sloganıyla yaktıkları ateşe kızlarımızı/kadınlarımızı yuvarlıyorlar.
Mor Çatının metninde uyuşturucu madde ve alkol kullanımı normal, sıradan bir şeymiş gibi geçiyor. Metinde uyuşuk, bilinci çalınmış, cinsel güdülerinin istediği tarafa çevirdiği, ahlaktan yoksun bir yaşam biçimi idealize ediliyor. İşte ahlak düşmanları bu şekilde kızlarımızın/kadınlarımızın üzerinde tahakküm kurma olanağını CEDAW ve İstanbul sözleşmesiyle elde ediyor. Acilen bu tahakkümden anlaşmaları feshederek kurtulmak zorundayız.
Yüce Rabbimiz ahlak düşmanlarına karşı biz müslümanlara yardım etsin. Evlatlarımızı şeytan ve dostlarının şerrinden korusun, hak ve adaletin öncüleri kılsın. Amin.