Bireycilik Modernizm’in yücelttiği, kişinin özgürlüğüne vurgu yapan bir akım. Bu akımı insanlığa pazarlayan Modernizm önce insanların etrafını boşaltıyor ve yalnızlaştırıyor. Sık sık yapılan “El alemden sana ne, sen özelsin, kendin ol” gibi yönlendirmelerin etkisinde kalan bireyler hiç kimsenin fikrine de dostluğuna da ihtiyacının olmadığına inanıyor. Önüne dizilen yığınla zorunluluk ve eğlence kültürü ile kişinin yine kendisi olmasına izin vermiyor.  Dizilerle, reklamlarla, sinemayla, modayla şekillendiriyor. Bireyselleşenler zamanla yalnızlığını sigara, alkol, uyuşturucu madde, futbol, müzik ve internet gibi bağımlılıklarla gidermeye çalışıyor. Toplum bilimciler tarafından yalnızlığın ruhsal hastalıkları da beraberinde getirdiği söyleniyor.

İnsanın ailesinden, akrabalarından, komşularından alakasız, kayıtsız, kopuk olması onun ne kadar da bireyselleştiğini gösteriyor. Batıda umutsuz bir vaka haline gelen yalnızlığa karşı artık önlem alınamıyor. İngiltere’de binlerce insanın yalnız yaşadığı iddia ediliyor. Onlar için Yalnızlık Bakanlığı kurulmuş. İnsanlar Batıda taziyelerinde ağlayacak, düğünlerinde oynayacak, doğum günlerini kutlayacak insanlar kiralıyor. İnsanların yalnızlığını gidermek için hizmet veren firmaların sayısı gittikçe artıyor. Bir çocuğun doğum gününde baba rolü oynayıp onu eğlendirecek kişiler maddi imkana göre kiralanıyor. İnsanların sevinçlerini ve hüzünlerini paylaşabilecekleri hiç kimse etraflarında yok. Bireycilik pazarlanan toplumumuz da aynı noktaya getirilmek isteniyor.

Bireyci insanın çevresindekilerle alakayı kesmeye çok fazla gerekçesi vardır. Onun için etrafındakiler hep kusurludur. Kimse için fedakarlık yapmaya değmez. Anne babası zamanında kendisine çok haksızlıklar yapmıştır. Komşusu onu arayıp sormuyordur, selam bile vermiyordur. Akrabaları hep çıkar peşindedir. Kayınvalidesi ve görümceleri hep onunla uğraşıyordur. Ne sık görüşsün ne de başı ağrısın. Dayısı, amcaları onun her işine yorum yapıp karışıyordur. Örnekler bu şekilde devam eder gider...

           Yüce İslam dini, kişinin bireyselleşmesine geçit vermiyor:

“Rabbin O’ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya itaat etmenizi emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırlarsa onlara öf bile deme ve onları azarlama, onlara güzel söz söyle” (İsra:23)

Yüce Allah kendisine şirk koşma gibi affedilmeyecek bir günahın yanında anne babaya itaati, ilgiyi, tevazulu olmayı, güzel söz söylemeyi emrediyor. Onlarla alakayı kesmeye ve onları incitmeye geçit vermiyor. Sadece kendisine isyan konusunda anne babaya itaat yoktur. Onun dışında kişi, anne babasından gelecek olan eza ve cefaya karşı sabırlı ve anlayışlı olmaya yönlendiriliyor.

 “Anne baba duası geri çevrilmeyen dualar arasındadır” (Buhari: 64)

Bu hadisle evlatlar ana-baba duası almaya yönlendiriliyor. Anne-baba en fazla kendilerine hizmet eden, alakasını kesmeyen, saygı duyan, ihtiyaç duyduklarında yanıbaşlarında gördükleri evlatlarına dua eder. İslam evlat ve ebeveynlerinin arasındaki bağları kuvvetlendirecek tedbirler içeriyor. Böylece insanları yaşlılığın acı veren yalnızlığından korumaya alıyor.

“Cebrail bana komşu hakkından o kadar bahsetti ki komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim”(Ebu Davud:, Edp, 123)

İşte bu hadisle Müslümanlar komşularıyla ilgilenmeye davet ediliyor. Komşularının sevinçlerini, hüzünlerini paylaşan, elinden geldiğince ihtiyaçlarını gideren kişinin komşusuyla arasında sevgi bağları oluşur. Yeterince alaka kuramadığı, çeşitli gerekçeler öne sürerek ilgilenmediği komşusu ileride onun için hiçbir anlam ifade etmiyor.

 İnsan ilgilendiği komşusunun sevinçlerini ve dertlerini de öğrenmiş oluyor. Böylece ona tavsiyede bulunma, sabır dileme hakkı elde ediyor. Emri bil maruf neyhi anil münkerin kapıları açılıyor. Nerde o eski komşuluklar? Eski komşularımızla aile gibiydik? Diyerek hayıflanmaya İslam dini geçit vermiyor. Allah Resulü(sav)’nün birçok hadisinde “Gelmeyene gitme, haksızlık yapanı affetme, iyilik yapmayana iyilik yapma, alakasını kesenle zorla da olsa alaka kurmaya teşvikler var. Allah Resulü’nü dinleyen Müslüman,  içine kapanan komşularıyla sevgi ve ilgi bağları kurarak, onları yalnızlıktan kurtarmanın yollarını arayacaktır.

Müslümanlar İslam medeniyetinin yürürlükte olduğu dönemlerde kendilerini evlerinin her açısından toplam kırk daireyle komşu sayıyorlardı. Kişi bu kırk daireyle ilgilenmekte kendisini zorunlu hissediyordu. Bu anlayışı bulunduğu mahallede oluşturmak yine Müslümanlara düşüyor.

“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe gerçek iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız” (Müslim, İman 93-94)

“Din kardeşinin yüzüne gülümsemen sadakadır” (Tirmizi, Birr 3)

Bu hadislerle ahireti kazanmak isteyen Müslümanlar birbirlerine selam vermeye ve tebessüm etmeye teşvik ediliyor. Yolda karşılaştığı bir insanı görmezlikten gelmenin yolu kapatılıyor. Hem selam vereceksiniz, hem de tebessümle onu gördüğünüze mutlu olduğunuzu ifade edeceksiniz. Karşımızdaki kişi o ilgi ve tebessümle belki kafasını taktığı birçok sorundan sıyrılacak ve sizi gördüğüne mutlu olacaktır.

 “Şüphesiz Allah adaletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabayı gözetmeyi emreder” (Nahl:90)

“Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasına iyilik etsin” (Buhari Edb, 85)

Yüce Rabbimiz bizleri akrabayla ilgilenmeye davet ediyor. Ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, kendisine yeterince değer vermeyen, ilgisiz, soğuk davranan akrabasıyla ilgilenebilecektir. Nefsani hesaplara girmeyecektir.

Ramazan ayı çıkmadan önce ailemizle, akrabalarımızla, komşularımız ve Müslüman kardeşlerimizle olan münasebetlerimizi de bir gözden geçirelim. Varsa eksiklerimizi giderme adına bayram sonrası uygulayabileceğimiz yeni kararlar alalım… Daha fazla insana ulaşma, daha fazla insanla ilgilenme, akrabalarımızla aramızdaki samimiyeti arttırma adına… Unutmayalım ki insanlığın kuruluşu için üretilen tüm çözüm yolları iflas etti. Tek yol kaldı o da İslam.