Hatta değiştirmeye başlamış. Dünyayı kolonyal sürü olarak gören uluslararası tüm kuruluşlar güvenirliğini yitirmiştir. Kusurlu, taraflı ve düzmece sistemleri çatırdamaya başlamıştır. Sırf siyonizme hizmet ve kölelik yüzyılı, son bulmuştur. Terör rejimi dışa göçün zirvelerinde zırvalamaktadır. Bir milyondan fazla Yahudi, terör rejimini terk etmiş ve geri dönmeyi hayal bile edememekte. Terör rejiminin sivil dediği milislerin en az bir milyonu mülteci durumuna düşmüştür ki bu düşüş israilin yok oluş düşüşüdür. Bu yok oluş her alanda bariz bir şekilde görülmektedir.

   Hemen hemen her platformda siyonizmin vahşet ve soykırım olduğu gür bir şekilde seslendirilmektedir. Siyonizmi finanse eden ve kudurtan ABD’nin kanla beslenen medeni birer canavar olduğu artık gizlenemeyecek kadar biliniyor. Büyük şeytan ABD denilince akla kan-kaos-terör sevicilik, terör rejimi israil denilince de akla terörizm-vahşet-soykırım gelmektedir. Birçok Avrupa ülkesi bile israil Terör rejiminin Gazze'de işlenmekte olan soykırımına yanıt olarak silah ve mühimmat üretmek için hammadde satın alma taleplerine yanıt vermeyi bıraktı. Buna gizli boykot açık tehdit diyebiliriz.

  Kültür ve sanat açısından da terör rejimine tepkiler dinmek bilmiyor. Örneğin İtalya’da her iki yılda bir düzenlenen 60. Venedik Bienali öncesinde binlerce sanatçı, küratör ve müze yöneticisi (yaklaşık 25 bin sanatçı) israil’in Venedik Bienali sanat fuarından çıkarılmasını talep etmiştir. Uluslararası futbol karşılaşmaları dışında dünyanın en büyük organizasyonu olan Eurovision’da (zerre kadar ilgimi çekmez) binlerce sanatçı tarafından ortak bir bildiri/açık mektup yayınlanarak terör rejimine tepki verilmiştir. Fon ve finansör tehditlerine boyun eğmek zorunda kalındığında terör rejimi yarışmaya katılmış ancak terör rejiminin sanatçısı Eden Golan, şarkısını seslendirdiği sırada salonda bulunan davetliler tarafından yuhalanmış ve şarkı bitinceye kadar Filistin sloganları atılmıştır.

  Ticari ve ekonomik açıdan boykot gibi dev bir handikap var. Bu handikap artık aşılamaz dereceye ulaşmış. Hatta Terör rejimi yok olsa bile boykot devam edecektir.

  Bu durumda değişim ve dönüşüm artık kaçınılmaz olmuştur. Büyük şeytan ABD ve kudurttuğu terör rejimi bunun farkına varmış olacak ki enformasyon ve dezenformasyona yönelmiş. Kukla devlet ve kurumlarını bu minvalde kanalize etmektedir. Doğunun satılmışları, batının kandırılmışları son çırpınışlarını tüm maharetleriyle sergilemekte… (Ancak nafile)

  İnsan hakları, uluslararası adalet divanı, modernizm,  medeniyet, hürriyet tandanslı bilumum kurumlar/kuruluşlar yeni bir kimlik arayışına girmek zorunda  kalmıştır.  Siyonizmden arındırılmış yepyeni bir kimlik.. Bu arayış farklı sömürü yollarına veya daha adil, daha etkili yollara götürecek. Her iki durumda da terör rejimi yalnızlaşacak ve ebedi yok olacak. İşte bu yok oluş dünyanın yeniden var oluşu olacak. Evet dünya değişmek zorunda kalmıştır.

   Bu ve benzeri nedenlerden dolayıdır ki Arz-ı Mev’ud arzusunda olan Asrın merdudu (reddedilmişi) çöküş ve ebedi yok oluş korkusunu iliklerine kadar hissetmektedir.

  Terör rejimi vahşet ve canavarlığı içselleştirdiğinden dolayı asla değişim göstermeyecektir. Yani Siyonistler insanlaşamazlar. Ya insanlar siyonistleşecek ya da insanlık siyonizmi yok edecek. Siz de takdir edersiniz ki ikinci ihtimal daha olası ve daha gerçekçi.

  Bu gerçekleri tüm dünyaya kavratan elbette ki HAMAS’tır. HAMAS hiç kimsenin ödemeyi göze alamayacağı büyüklükte bedeller ödeyen ve ödemekte olan hür ve adil öncülerin birlikteliğidir. İşte bu hür ve adil öncüler dünyayı değiştirecek öncülerdir.

  Dünyamız için, insanlık için, geleceğimiz için iyi ki HAMAS var.

 “Nehirden denize özgür Filistin” sloganıyla dünyayı değiştirmeye başlayan kahramanlar, “Doğudan batıya adil Dünya” sloganıyla da dünyaya yön vereceklerdir inşallah.