Küresel güçlerin Akdeniz`de yer kapma yarışı tüm vahşeti ile devam ederken Mısır`da yapılan lanetli saldırı İslam dünyasının içini parçalamıştır. Saldırının israil`in Altı Gün savaşlarında geri vermek zorunda kaldığı tek yer olan Sina`da olması garip bir rastlantıdır.
Suriye`de 100 yıllık Sykes-picot`a karşı yapılan mücadeleyi sadece yerel güçler üzerinden okumak yetersiz olabilir. Küresel güçlerde özellikle İngiltere ve Fransa üzerinden ve nüfuzu altındaki bölgeler üzerinde etkisini kaldırmak için saldırı altında olması anlamına gelmektedir. ABD`nin israil ile anlaşmalı olarak bölgede PYD eliyle oluşturmaya çalıştığı enerji koridoru ve Lazkiye`yi enerji merkezi yapma arzusu aynı zamanda israil`in Hayfa`yı enerji merkezi yapma arzusu birbiriyle paralel devam eden projelerdir.
Sykes-picot Antlaşması`na gelecek olursak geçen hafta çıkan Lübnan krizi ve Başbakanın Suudi`de tutulduğu haberinden sonra Hariri`nin gittiği ülkelere bir bakmak gerekiyor. Arabistan, Mısır, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti ve Fransa, daveti yapan yine Fransa!.. Bölge ülkelerinin Sykes-picot`a alışması yüz yılı buldu ve mevcut konjonktürün değişmesi yeni bir yapıya hazır olması yılları alacak bir durumdur. Suriye ve Lübnan Fransa`dan bağımsızlığını kazanan devletler ve Suriye`nin bugünkü hali ortadadır. Irak, Afganistan ve Katar İngiltere`nin etkisi altındaki devletler. ABD, İsrail ile işbirliği yaparak bölgeyi Sykes-picot`tan kurtarmak(!) istiyor. Kurtarmak kelimesi masum gelmiş olabilir ama kuzuyu kurttan kurtaran çakal olduğunu hatırlatmak lazım. Arap devletlerini bu oyuna malzeme için kaynak oluşturmaktadır. Suudi Arabistan`ın israil ile birlikte Lübnan`a saldırması Suudi`nin stratejik hatası olur ve zaten etrafı savaşlara uzak veya yakın müdahilken kuzey tarafından da savaşa dâhil olması kendisinin de parçalanması demek olur. Savaş olması durumunda israil ile ortak olan her kim olursa İslam dünyasının gözünde kara bir leke ile tanınacaktır. İsrail ise güvenliğini arttırmak ve etrafında güçlü devlet ya da ayakları üzerinde duran devlet bırakmamaya çalışmaktadır; Suriye, Sina, Lübnan…
Bölge devletleri, ulus devlet üzerine kurulu olduğundan devletler herhangi bir değişikliğe sıcak bakmamaktadırlar. Sykes-picot`ın gizli antlaşma olması ve Osmanlı Devleti geleneği hesabıyla karşı duran Türkiye de durumun değişmesini istemeyen ülkelerden. Ayrıca değişmesi demek Irak Kürdistanı referandumunun kabulü anlamına gelir ve yine Suriye`de de durum çok farklı değil, olayları birbirinden bağımsız düşünmek zaafa düşürebilir. Sykes-picot prensip olarak karşı olunması gereken bir durumken, milli duyguları yaraladığından sessiz destek söz konusu olabiliyor.
Zarrab Davasını da bu minvalde düşünebiliriz gerçi ismi “Atilla” olarak değişse de, Zarrab Davasına Türkiye`nin tepkisi ne olabilir? Trump`un birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi Afrin müdahalesini yumuşatmak için olabilir mi? Zarrab davasına verilecek muhtemel tepkiler arasına Afrin operasyonunu da eklemek mümkün görünüyor. Türkiye`nin ABD ile herhangi bir ittifak durumu kalmamıştır. Düşünülmesi gereken birçok durum olmasına rağmen ABD`nin silah yardımına da devam etme kararı bu olayı tetikleyebilir. Soçi zirvesinde geçici hükümetin kim olacağı merak konusu olmakla birlikte zirveden önce Beşar Esad`ın Putin ile kucaklaşması muhtemel hükümet kurucusunu gösterir gibiydi.