İngilizcede yeni kullanılan bir kelime ‘FRENEMY` friend ve enemy ile türetilen ‘arka düşman yada dost gibi görünen düşman` anlamına gelen bir kelime; yani şuan Türkiye-İran ve Irak`ın Kürdistan`a karşı yaşadığı sendrom!...
Yaklaşık 20 yıldır Ortadoğu`da savaş ortamını en az yaşayan ve referandum ile çatışma ortamına çekilmeye çalışılan Irak Kürdistanı, referandum ile komşu ülkelerin tek gündem maddesi haline geldi.
Rojava`da sinsi bir şekilde ilerlemeye devam eden PYD`nin seçimi yerelde olsa hiçbir tepki görmezken Kuzey Irak; milliyetçi ve ulusalcı kesimin kıyamet koparmasına yetti. Demokrat geçinipte ileri demokrasi hayalini kuranlar ise halkın kararını tanımayarak demokrasi sınavından kaldılar.
Hesaplar yapıldı artılarıyla eksileriyle bir plan çizildi. Her kesim kendi planına sadık ve karşının stratejisine komplo kurmakla meşgul ama dikkat edilmesi gereken Ortadoğu`nun satranç tahtası 64 kareden oluşmuyor ve artık oyun Şah merkezli oynanmıyor. Bu satranç, daha büyük ve daha geliştirilmiş bir oyundur. Referandum tartışmaları başladığından bu yana İsrailin tavrı Kürdistan bağımsızlığını destekleme yönünde netti ve uzun süredir kasıtlı olarak özellikle Barzani`nin MOSSAD ajanlarıyla çektirdiği fotoğraflar ve benzeri görüntüler sosyal medyada servis edildi. Herkesin kafasında küçük İsrail ya da ikinci İsrail imajı oluşturulmaya çalışıldı. Referandumdan hemen sonra İsrail sessizliğe büründü ve artık meydanda olmaması gerekiyordu stratejisini artık Ortadoğu ile savaş üzerine kurmuyor ki; gerekte yok yapılmaya çalışılan şeytani hamleler İslam âleminin savaş halinden dolayı amacına ulaşıyor.
İsrail bölgede enerji merkezinin üssü olmak için gayret ediyor. Akdeniz bölgesinde çıkarılan ve toplamda 2 trilyon metreküpün üzerinde potansiyeli olduğu tahmin edilen doğalgaz ile Ortadoğu`daki petrol ve doğalgaz kaynaklarını Hayfa`ya yönlendirerek enerji üssü olma yolunda ilerlemektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Vanalar bizim elimizdedir` söylemi İsrail`i heyecanlandıran bir söylemdir ve KDP yetkilisinden ‘enerji için Suriye`yi kullanırız` gibi imalı bir cevabın hemen verildiğini belirtmekte fayda var.
İsrail, Kerkük-Hayfa Petrolü (KHP) ve Musul Hayfa Petrol (MHP) boru hattını tekrar onarmaya ve kullanıma açmaya çalışmaktadır. Aynı zamanda TAP(Trans-Arabistan) ile Arabistan Petrolü için ve Katar operasyonuyla Katar petrol ve doğalgaz kaynakları için de düşünülüyor. 2003`ten sonra İsrail tarafından ve ilginçtir ki Türkiyeli müteahhitler tarafından KHP ve MHP onarılmaya başlanmıştır. Musul`un DAEŞ`in elinden alınmasıyla hem enerji alanı hem de projelerin güzergahı koruma altına alınmış oluyor ve bu da İsrail`in enerji alanında elini güçlendirecektir. Sonuç olarak bizde ki vananın içi boşaltılmaya çalışılıyor.
İsrail, bir taraftan Akdeniz`de doğalgaz çıkarmaya devam ederken diğer taraftan geçiş yollarını güvence altına almaya çalışmaktadır. Tiran ve Sanafir Adalarının Suudi Arabistan`a devriyle, işlevsiz olan Eliat Körfezine Kızıl Deniz Yolu açılmıştır. Bununla birlikte İsrail, Eliat ile Telaviv arasında demiryolu ve karayoluyla Süveyş Kanalına olan bağımlılığı azaltmış olacaktır. Çin ve Hindistan`ın enerji ihtiyacını bu körfez ile karşılayacak, Suudi Arabistan Vleiaht Prensi Muhammed bin Selman`ın “Ortadoğu`yu Avrupa`ya bağlayacak alternatif bir rota oluşturacağız” cümlesini bu minvalde düşünebiliriz.
Projelerin ana hedefi İsrail`i enerji merkezi haline getirmek bu durum İsrail`in güvenliğini, enerjiye ihtiyacı olan Batı tarafından garanti altına alınması anlamına gelmektedir. İsrail`in enerji merkezi olmasıyla; Avrupa, Çin ve Hindistan`ın enerji ihtiyacını karşılayacak ve İran`ın Basra körfezine alternatif bir merkez oluşturacaktır. Hayfa`nın merkez olmasıyla Kıbrıs sorununu unutmamak gerekir; burada Kıbrıs önem kazanıyor çözümsüzlük İsrail ve Avrupa için büyük problemdir.
Türkiye enerjide söz sahibi olmak istiyorsa vanaları kapatma yerine vanaları garanti altına alıp çoğaltması gerekir. Enerji üzerine geliştirilen projeler uzun süreli olmalı kişilere ya da hükümetlere bağlı olmamalıdır.