Çatışmaların aralıksız devam ettiği bir zamanda umutların halen yaşandığı hülyasına kapılmamızdı Astana görüşmeleri. Rusya, İran ve Türkiye`nin ortak kararlarıyla sağlanan barış(!) İdlib saldırısıyla fiilen sona ermiş oldu.

İçerde ve dışarıda alınan stratejik pozisyonların ardından İdlib`e kimyasal saldırı yapılması provakeli bir şekilde manidar geliyor oysa 2013`te Doğu Guta`da ki kimyasal saldırıda yerlere serilmiş yüzlerce çocuğa ikiyüzlü Batı sesini çıkarmamıştı. Musul`da 200 sivili katleden Trump İdlib saldırısıyla duygusal(!) bir tepkiyle Şayrat`a saldırmasını hayra yoranlara 20 gün önceki İdlib`in yanı başında Etarip`te camide katledilen 40 mazlumu hatırlatmak gerekir.

Saldırı öncesi Suriye`yi ve Ortadoğu`yu ilgilendiren gelişmelere bakmak lazım; İsrail, Suriye ve Lübnan sınırına ‘Davut Sapanı` füze savunma sistemini kurdu. Ocak ayında Lübnan kendi karasularında doğalgaz arama kararı aldı ve buna İsrail tarafından misilleme yapılarak kendi karasularını 860 kilometrekareye çıkardı. İsrail`in enerji koridorunu güvenlik altına almak için Kıbrıs görüşmeleri Cenevre`de yapıldı. Erdoğan`ın Suriye`ye yeni operasyonlar olacaktır açıklamasıyla Türkiye`nin Suriye`ye kayıtsız kalmayacağının bilinmesi, Baltık denizinde NATO`nun yığınağı hızlandırması, Rusya sınırında olan Strasburg`da terör saldırısı yapılması, Barzani`nin Rojava sınırında Sincarı almaya çalışması, Suriye`de yeni oluşumları gerçekleştirmek için acele edilmesi gerektiğini gösteriyor.

Saldırıya Rusya`nın ‘`Bu saldırı Rusya, Türkiye ve İran`a yapılan bir harekettir.`` açıklamasının Astana görüşmelerini ve bölgede etkisizleşen ABD`nin etkin ülkeleri pasifize etmek için yapılan bir hamle olarak kabul edilebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın ABD`nin saldırısına destek açıklaması ise; PYD merkezli bir bakış açısını yansıtmaktadır. Yazılı bir kınama ile yetinen İran ise Şam büyükelçiliğinde çalışanların ailelerini tahliye etmekle yetindi.

Suriye konjonktürünün henüz parçalanacak olgunluğa erişmediği için ABD, askeri müdahale yapmaz ve yapamaz sivil katliamlara sebep olacak hava saldırılarıyla yetinecektir ama PYD ve Muhalifler üzerinden etkisini artırmak isteyecektir. Parçalanmaktan başka çaresi kalmayan ülke ise Iraktır!

Peki bir anda tüm güçlerin hedefi olmaktan kurtulup soluk alan DAİŞ ne durumda?

Batılı ülkelerin özellikle korktuğu DAİŞ`li militanlarının bireysel saldırılarının olması artık kaçınılmazdır. Özellikle Fransa, Almanya ve Rusya ya DAİŞ ‘in saldırıları artacaktır.

Rusya ve ABD ile görülmemiş bir bahar ve balayı yaşayan PYD bu durumda alacağı karar stratejik bir hamle olacağa benziyor. Özellikle Menbic`te YPG armasını kime takacağı spesifik bir durum…

Batıl güçlerin Ortadoğu`ya barış getirmesi ütopik ve ekstrem bir durumdur. Rusya, Türkiye ve İran Astana`ya bağlı kalmalı özelikle ABD`nin müdahalesine engel olmalıdır. ABD`nin savaşa dâhil olması Rusya gibi bir zalim devletin dâhil olmasıyla aynı manayı taşımaktadır.